gel(me)
hicranına kurulu salıncağımda
baharı unutmuş bahçemi yaşıyorum güneşte kavrulan umutlarımı aşk diye bağrıma basıyorum gelmeni ise hiç mi hiç istemiyorum nasılsa böylede seni yaşıyorum alınan her ekmekten bir dilim kesip sevdiğin peynire ikram ediyorum yaşadığımız akşamlardan kalma o istanbul sefalarını bir tepesinde demli duygularımla seyre dalıp yudumluyorum hem adımlarımın sana telaşı kalmadı onlarda özgür kuşlar gibi dilediği yerde yuva kurup sana şiir yazıyorum anlayacağın seni sensiz daha iyi yaşıyorum belki hasret acısından yaş döküyorum ve gecelere uyku unutkanı dalıyorum lakin sırf bu yüzden seni duygularımda gezdiriyorum bir gün nefrete tabi sözlere boğup ertesinde aşkın saflığında affediyorum gidişinin kaybına kendimi kah rediyorum sanma ve emin ol seni senden daha iyi yaşıyorum mesela hiç üşüme diye kapı pencere açmadan ısıtıyorum odayı ve senin şarkılarını çalıyorum sevdiğin çayı ise ocakta eksik tutmuyorum her geçen gün ise daha net anlıyorum varlığının meşk yokluğunun aşk olduğunu işte bu yüzden gelmeni hiç istemiyorum ben aşkınla mesut bir halde yaşlanıyorum |