aklımı karla karışık sevdanla yıkadığım zamanyalnızlık cephesinde son durum:bir yalnızlık daha düştü..! aklımı karla karışık sevdanla yıkadığım zaman düşlediğim senin uykulu temmuz halindi yoldan geçen çingenenin kemanı kutusunda duruyor ben yüreğimin kulaklarıyla notaları yüzünden dinliyordum çok değil az ötede ansızın sızmış bir aşkın gölgesi yatıyordu kent usul usul pişmanlıklarını örtmüş üzerine milyar yıllık yıldızların ışıklarını düşürüyordu denize aklımı karla karışık sevdanla yıkadığım zaman yalnızlığımı keşfederek tek başına seni sevmeyi öğrendim öylesine zorluyordum hayatı öylesine inatla yıkılıyordum olmayışına demirlerini alamayan gemileri iterek acıyordum sensiz ki trenler yoktu o zaman bu kentin olmayışınla sınırlı toprağında ve hala yok trenler hala yok uçak bir kaç otobüs dolusu yıkıntı kendini kaybetmiş alkolik ruhlar bataklığı var geçmişten kalan aklımı karla karışık sevdanla yıkadığım zaman caddelere süpürülmüş çocuklar dolardı bağımsız gecelerde ellerindeki poşete doldurup unutmak fiilini bir sağa bir sola anne düşürüp baba toplarlardı paltoma gizlenerek adımladığım kaldırımların bir köşesinde sızardı hayalleri gece üşürdü kimsesizlikten çocuklar üşürdü sevgisizlikten ben üşürdüm sensizlikten ve camların oyunbaz buğularının buz yalnızlığında toplanır bir suskunluğun etrafında hep beraber üşürdük aklımı karla karışık sevdanla yıkadığım zaman yüreğim dolusu özlemler biriktirmeye başladım biri ölse ötekini doğuruyordu olmayışın kerpiç ruhumun çatlaklarını doldurmaya başladım özlemlerinle her çatlayan yerine yeni birini dolduruyordum sonra vazgeçtim özlemlerini toplamaktan bıraktım ruhumun çatlaklarını doldurmayı sensizlik öyle yıkıp geçti ki benliğimin duvarlarını ne özlem kaldı ne ruh nede ben geriye bıraktım bütün yaşanmışlığı yaşanacakları ve umudun mavisine sularla yürüdüm gece eflatunu şiirlerle kazıdıkça kazıdım seni sayfalara betonlara ağaçlara kuşlara sevdikçe seni daha çok kanadı kalem ben yazdım büyüdükçe sensizlik ben daha çok yandım daha çok sen ağladım karıştı ömrümün nefesi nefesine iklimler geçiyor ben hangi mevsimin hangi güncesinde olduğumu bilmiyordum ve aşk özlemle öldürdü beni senle diriltti senle öldürdü özlemle diriltti aklımı karla karışık sevdanla yıkadığım zaman senle uyumaya senle uyanmaya başladı hayat sevmek her kadınla sevmek değilmiş adam olana sevmek tek kadında sevmekmiş adam kalana |
aşk özlemle öldürdü beni
senle diriltti
senle öldürdü
özlemle diriltti
aklımı karla karışık sevdanla yıkadığım zaman
senle uyumaya senle uyanmaya başladı hayat
sevmek her kadınla sevmek değilmiş adam olana
sevmek tek kadında sevmekmiş adam kalana
Aklı karla karışık sevdayla yıkamak... Düşlemek sevgiliyi, uykulu temmuz halinde,ne güzel bir söz...Yalnızlığı keşfedip ,tek başına sevmeyi öğrenmek ve sevgilinin yokluğuna yıkılmak...paltoma gizlenerek adımladığım kaldırımların bir köşesinde sızardı hayalleri gece üşürdü kimsesizlikten,ne desemde ne söylesem o yalnızlık düşmez üstad...Ruhun çatlaklarını sevgilin özlemleri doldururmu...sevdikçe o özlenileni, daha çok kanar kalem ve yazar,karışır nefesine nefesi sevdanın..Büyüdükçe yalnızlıklar daha çok yanar yürek daha çok sevda ağlar...Seneler,iklimler geçer ve mevsimler unutulur yokluğunda;yine hüzün ile özdeş olur yürek...Ve final....ve aşk özlemle öldürdü beni....İşte o aşk özlemidir bitiren canı,onunla dirilir,onunla ölürsünüz,ölürsünüz,ölürsünüz......
Ben bütün şiirlerinizin karşısında lâl olur da susarım...sustum,susuyorum....susmak yalnızlığın ana dilidir derler, oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir şiirle yol alıyorum geceye... Hergün yağmurlar yağıyor yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?umduğun inceliğe inmiyorsa söz,çekil suskunluğun tüneklerine; ucuz etme anlamı ,der bir şair…Fazla uzattım,yüreğine eyvallah şair... Dünyada ki ışığınız hiç sönmesin üstad,....Varolun....Nurolun.... peri