AŞKLA SOHBETaşk sustuğum zamana ihtiyaçla merhaba bakma öyle özleme ihtiyaç duyuyor bazen insan yalnızlığın anadili sen oluyorsun işte ve kutlanan takvim yaprakları bir gidişin bünyesinde yırtılıyor orta yerinden farklı cümleler katıyoruz sana en umulmadık halimizle sonra düşüp iki ayrı yörüngelere katı acılarla sana yüklüyoruz ağır veballeri kaçak birer kimsesizlik oluyoruz çoğu kez senin yüreğine bata çıka harfler diziyoruz düşlere ve ansızın kopan ilk fırtınanın ardından vuruyoruz harfleri ayrılık denen kasılmalarda hunharca bir kanıtsama ruhsal bozukluk içinde yalpalama aslında dönerek pişmanlıklar dağına çığlıklar atarak diz çökmek nafile ve kırılıyor özümseme suç ihlali sen oluyor kaçıyoruz ardından düşkün şiirler tuz gibi basılıyor bazen geçmeyen yaraya kendi içimizde yaşadığımız eylemler sapıtıyor aklımızda intiharlar sersem bir rastlantı gibi açıyor toprak anılarda nasıl oluyorsa yaşanmış akrep ve yelkovan kilitleniyor tavan arası küf kokularına aşk meczuba düşerken kahrolası hayaller aklanmış suçlarımızı yargılamaktan kaçıyoruz öyle saklanıyoruz ki kanıtlanmış sevdalardan olmadık eziyetlerin tıkalı iltihaplarını akıtıyoruz sana ve geçip karşına tütün ıslaklığı efkarlara sarıyoruz soruları onca yitirmeler duvar dibinde karışıyor çiçeklerin ruhuna pencerelerden uçamayan sevgileri salıyoruz arsızca ve boşluğa süzülerek düşmelerinde kapatıyoruz gözlerimizi bakma öyle unuttum bende olmasını düşlediklerimi renkler düşüremiyorum beklentilere karalama bir kaç söylem tutturup hecelerle kavga ediyorum işte dışarıda dizleri üzerine çökmüş senleri anlatıyorum üşengeç kaygılar taşıyorum daha doğmamış sevdalara terk edilmiş bir mevsim olup düşüyorum ağaçlardan hep üşüyor bir yerlerde yalnızlığa sürgün ruhlar elimden kayarak düşen umutların gözlerinde görüyorum biliyorum binlerce yıldır çektiğin vuslat ardı sancılarını korkuyorum aşk korkuyorum yolu gözetlenen ayrılıklardan ve saklanıyorum kendimden bile uzak bir kalabalık acıda çaba sarf etmek kazandırmıyor sadece kendinden bıçak bıçak kestiklerini katmak gerekiyor sevgiliye anlı yağmur veren uzaklar içinde bıraktığına özlem ağlamak yetmiyor duvarlara başını vurduğun şiirleri susmalara kazımakla bileniyor hasret sayfalar boyu mektuplar rahatlatmıyor yüreği çıkarıp göğüs kafesinden avazın çıktığı kadar bağırmayla zapt ediliyor sevişmek arzuları azaltmıyor aşk teninin tuzunda omuzlamak gerekiyor başını ve bir yudum şarkının serinliğine vurularak ateş soğuk bir iklimin kentinde paltonun sıcağında sarmak gerekiyor aşk sevgi heceleri büyüten ozanlar vardı karanlık bir ihanette yaktılar onları çok eskilerde alim pirler dolaşırdı senin sesinde nemli bir coğrafyada asıldı hayallerinin ırmağında daha nice aşk ustasını yitirdik engerek tarihlerde senin el vermediğin kimse kalmadı yüzyılların devrildiği dünyada kindar birer asalak gibi kemirdik bize sunduğun yüceliği şimdi dünde aynı bugünde ve yarın kaybetmekten başka birşey vermeyecek senin asil yüreğine aşk hoşçakal..! |
sevgi heceleri büyüten ozanlar vardı
karanlık bir ihanette yaktılar onları
çok eskilerde alim pirler dolaşırdı senin sesinde
nemli bir coğrafyada asıldı hayallerinin ırmağında
daha nice aşk ustasını yitirdik engerek tarihlerde
senin el vermediğin kimse kalmadı yüzyılların devrildiği dünyada
kindar birer asalak gibi kemirdik bize sunduğun yüceliği
şimdi dünde aynı bugünde
ve yarın kaybetmekten başka birşey vermeyecek
senin asil yüreğine
aşk hoşçakal..!
Okunası şiirdi .....
Beğeni ile okudum her zaman ki tadındaydı
__________________________________________Saygıl