KENT HİKAYELERİ YALNIZ ADAMucu yırtık hayat sandığında saklı .... duvarın akıntılı gölgeleri kapatıyor kentin sesini çınar ağacı altında sahipsiz yalnızlığım cümleler sofrasına bağdaş kurarak açıklanması imkansız susmaları yazıyor avucuna şimdi iner solumun rahatsız figürleri dalların üşümesinden tiril tiril bir şarkı duyumsar sonsuz yaralarım şubat ağır sevgililer argosu düşürür ve sevmenin ne tuhaf olduğunu söylerim yalancıktan ... sahici bilgisizliğim uykular böldüren kadını unut diyorum sakıncalı tutkular basma yüreğime bağırma hey ulu boşluk dolduramayacak kadar yorgunum uslu yanlarımla kıyamete susuyorum kaçamıyor eskimiş yanılgılarım bir düş bulup saklansam tanrı huzuru ayinlere koyarak başımı gezgin bir şiirle sarılsam saçları dağınık kadına .... kumsala değiyor neredeyse bulutlar deniz fenerinden bir parça alarak kumların ıslaklığına deviriyorum geceyi kulaklarımı ısıran soğuktan daral gelerek açıyorum titremeler boyu ağlamalar dök ulan dök irin hüzünleri ardında kanayacak bir aşk resmi bile yok nasılsa yalnız bir göçün fişlenmiş yolcusu ruhun şimdi yediğin sürgünleri anımsayacak vakit değil karşı lacivert karanlığı yatır gözlerine bağırmalar saçarak enkaz suçlarına öde ödeyebildiğin kadar günahkar zamanlarını .... sorsam şimdi benmiyim sessizliğin tek hakimi hep yorgun delilikler gizleniyor dilime en uyduruk yerinden şiirler katıyorum camekanların önünden geçtiğim vakitlere geri dönüp bakıyorum gölgeme her seferinde bambaşka bir yitirmeyi salıyor lal beynime benmiyim ezberlenecek tüm hasretlerin sığınak havarisi istemiyorum artık ölü kuşların kaldırımlara seriliş hikayelerini okumak uzak durun çocukların dirisinden ben rakamların haber ajanslarında düşlere saplanmasından yaralıyım siz hayallerin satılık olduğu dünyanın uykusunda sorsam şimdi en ağır gemilerle geçer mi beklediklerim gözlerimden sormuyorum susuyorum en konuşkan halimle .... yavaşça kentin soyut merasimleri uyanır ben ardımda palyaço ozanla düşerim kavga arası sokaklara ellerim cebimde acımsı bir bulanıkta gelmeyecek olanı sıkar avuçlarında kör zula aşkına martılar dönüyor kapalı gök dağının uçurumlarında olmasa keşke olmasa şuan gördüğüm tüm olanlar kirli bir hatırada kalabilsem boynu bükük zaman içinde ağrıyor işte ağrıyor tüm katmanları pişmanlıkların önüme gelen her karartı geçip gidiyor yanı başımdan gerisinde sırtıma düşüyor ağırlıkları rüzgara kesiliyorum her adım başı ve sınadığım kış çiçeklerinden bir bir koparıyorum kadınları .... birazda özlemek istiyorum özlediğini kimseler bilmeden bir rakı anında duyuyorum cız sureti basıyor damlalar halinde usuma anlamadığım kadar anlamsız olan bana soruyorum özlemi çürüyor etimin nöbetçi açlığı yüreğim dayanamaz belki bu sarı sayfalar üzeri düşlere öğütlediğim tüm hatalarım çalarken pervaz yanı kemanlarını pencereden salarım özlem koyuluğunda merhabaları geriye usul usul yalnızlık kalsa da göğüs çaprazı ağrılara yinede boşver diyerek kabullenirim kalan hatırı sayılır yalnızlığı .... şimdi demir alıyor zaman aşkın limanından uğurlamalar yabancı bir erdem gibi yatık kalıyor hissettiklerime paylaştığım onca ekmek buğusu zeytin siyahı ve gülümsemeli vazgeçişler ağır yaralı vuruyor dalgakıranın sert asabiyetine kendinde bulamıyor insan aradığı umudu ki tek kişilik umudun adı değişiyor zaman içinde eskiyor kara kalem beklentiler yerini unutkanlıklar silinmesi alıyor ve gri basan sis buruşması altında yok oluyor sevmeler .... halbuki annem olacaktın sevgili sıcak bir lezzetin en yorgun yerinde yorgunum diyerek sarılacaktım buğulu sesine her düştüğüm yalnızlıkta tutup yüreğimden sen kaldıracaktın üstümün tozunu silerek üzülme diyecektin her kabusum da seni bulacaktı ellerim korkuyu gözlerindeki tebessümle silecektim halbuki annem olacaktın sevgili şu anlattığım somut kentin adamı yapacaktın beni diyerek sayıklıyorum şehrin aziz ruhunda perdesi yumuk bebekleri alıyor aklım içime iklimler düşüren kapıların sımsıkı gizlisinden geçerek caddenin uzantısındaki kimsesizler bulvarına çıkıyorum ağırlığım bin yıllık savaş artık hissedemediğim kırgınlıklar üzmüyor şarkılarımı mırıldandığım notalara takarak parçalı hüzünleri boğuyorum sus altı seslerimi ..... başlama yine gece kendimi sevemiyorum daha nasıl seveyim gülümsemeyi suskun kaldığın zaman içinde seviş yıldızlarla her yanın küf benzetmeler salın açık havada uğraşma dudaklarım donuk kalsın şimdi karmaşık desenli bir mevsim var zaten dallara yaslı üzümlerin ötesi kiraz alları saçan gelinlik kızlar dut yapışkanı hayallerin ortasında vişne gülleri asılı dağlama arsız deliliği mi baharlar aldığında dağların delikanlı türkülerini o zaman bu kente yağacak en sıradan bağlama aşkları dur gece ve bir sessizlik seç benden kendine ..... inadım inat kurudum akılsız yürümeler seferinde ki acıdığım bütün hayallerim su alıyorken yavaş ve bilmedik bir parantez açılıyor içine giriyor yaşam ve kapanıyor parantez karşı kaldırımın sinemasından gelen ince ışıklar alıveriyor aklımın siyahlar giyinmiş halini durup da baktığım kalabalık nasılda eziyor yalnızlığımı boynumu bükerek dudaklarıma yedirdiğim küfürler boğazımın terbiyesinde sıkıştı kaldı birden uçurum kaçağı bir adam ve lal anında söylediklerine söz geçiremeyen bir yabancılık işte biliyorum uzaktan çalan gramofona da takıldım kaldım eski sızılar nasılda kavruluyor dilin ucunda boşluyorum yine askıdan çekerek ozan müptelası kadını vuruyorum sağanak yokluğuma .... hadi gece ağları toplayalım artık ne sende acıma duygusu var nede bende en ufak bir soluk alma çabası çoktan resmi çizilen karakterler gibi kalıyoruz cümlesiz ve sahipsiz adımı hatırlayamayacak kadar kimliksiz bir lisanım köprü altı berduş açlıklarda arınıyorum boynuma geçen her asılma sonrası nedensizce dönüyorum yine kendime hadi gece sınamaktan ruhum yoruldu izin ver sabaha müjde tadında boşalsın kente çocuklara ilişmeden sarı sıcak yalasın çatıların ıslağını mağrur birer pişmanlık düşür aklımın kafesine ve uğurlanarak aykırı var oluşumdan kaybolayım kimseler görmeden .... düş kurarken öldürülüyor insan .... |
düşlere saplanmasından yaralıyım
siz hayallerin satılık olduğu dünyanın uykusunda,
,tek yorum yapılarak çıkılmaz aslında bu şiirden,,yüreğine sağlık genç kalemin,,kutlarım satır satır emekti,,,,,,,,,,,,,,,
binay seymen tarafından 2/6/2014 9:14:50 PM zamanında düzenlenmiştir.