Özel Bir Ateş Çeşidi ŞuleydinHayrettin Taylan Öbür adın güçlü yalnızlığım tadına karıştı. Ben artık, zorluğun dostluğundayım, imkansızlığın misafirliğindeyim, sensizliğin benli kıyısındayım. Sen git, sen hep git ki gelmeler üşüsün içimde, yazmalar yenilensin, acılar kabuk değiştirsin, sevda kendine gelsin… Zorluk bir rahmeti besler. Nadaslarım seninle yeşerdi, sensizlikle hasılata erdi. Şimdi sevmenin ucuna yolculuğum var.Ucu ucuna geldiğim hayatın en ucundayım.Dudak uçlarımda yokladım, öptüğün gibileri. -Bir öpücük martısının dalgalara değen algısı gibi öylece kaldım.Öylece sevdim, öylece sen denizinin ucuna değdi yaşanırlığım. Bir gün gelme hissini, israf etmedim.Sensizliğin müsrifliğiyim ;ama bir gün gelişinin tutumlu ve tutkulusuyum Her şey yolunda. Her yol her şeyde .Öylesi bir hisle, ölümsüz anlara gidiyorum. -Gözlerinden anlar alevlendi.Bir bakış şulesinde oyaladın ruhumun şehirlerini.Ben güçlü bir kenttim.Sevmeyi çok iyi bilen sevgi ermişiyim. Benim sevgi cümlelerinde yandın, benimle anıldın uzun bir süre. Sakladım seni kendimden bile. Gözlerine bakıp söylecek çok şeyim vardı. Sözlerine tutunup öylece kaldım.Sözlerinin bedenini gördüm, yaşadım.Sen gizemli bir yaraydın anladığım, yaşadığım. Yüzün hangi ayın ayını gibi pörsür elifbamda. Sözün hangi sesin içinde koşar tellerime. Bir aşk sesi geldi uzaktan.Uzları inleten gidenler masalının perisi sen misin? Sen misin bir şairin temiz yüreğiyle oynayan aşk şulesi.Sen misin bir şairin ahlarında bir ömür mutsuz kalmayı seçen?... Bu yorgun , bitkin, sessiz, suçsuz kadın sen misin ? Şimdi oyaladığın şuleler buzlarımı eritir …Sen misin hala bende kalan, ben miyim senle bitemeyen? Neydi bana yaşattığın, benimi oyaladığın neydi? Sen bir ateş çeşidi özel bir şulesin biliyorum. Biliyorum da bu şule içimde büyüdü, dışımda küçüldü.Beni yakan, sonra beni sevgi külleriyle oyalayan bu sen neden yok? -Bahaneler senden yana, senin istediğin yandan yana.Yoksa, bir insan gitmezdi. -Bahaneler sen gibi, senden y’ana. Bir bozuk saatin akrebi gibi ısırdın zamansızlığımı.Umudun, hasretin, senli bir günlerin kırılmayan saatine yelkovan gibi esiyorsun içimde. -Seni sevmenin çok karesinde zamansız anlara yağdım.Yağardım, senli anlara…Aşk bir kadar yakınken… Sevilen kadın ruhundaki magmaları ısmarlar sevdiğinin uzak buzullarına. Oysa sen buzul buzul üstüne buzul ısmarladın.Bilirim, sizde soğluk ata yadigar ;ama bense sıcak iklimlerin tanımı, tutkunun alev diliyim. Ben bağrı yanıkların Aşık Veyseli değilim.Hem sevda bağrına aşık, hem sevi yoluna Veyselim. Mistik duygularun Yunus Emresi değilim, içsel sevgi denizinin hem Yunus’u, hem de sevgi kıyıların Emre’seyim… -Pir Sultan Abdal da değilim .Pirliğim sakiliğine, Abdallığım, beni aptal bıraktığın bekleyişlerde Sultanlığımsa Bakidir. Hacı Bayrami Veli de değilim. Senin kalbini etrafında döndüm, bu yüzden hacıyım. Seninle olduğum her an, her şey Bayram’dı…Veliliğim deliliğimle başladı.Sen delisi, senin aşkının delisiyim… Içim içini içtiği demli zamanlardayım. Şemsi Tebrizi de değilim. Bu yolculuk nereye benim Şemsiliğim oraya.Bu yolun karanlık zamanında kadınsal ışıltının Şemsi var.Bense Tebrizli değilim, yedi göbekten Elazizli bir Fırat fıtratım var, sıratına yakın… Yokuz. -Yalnızlığa çokuz. Biz olmaya sıfır, bir olmaya hayal… Bağrım sende kalsın. Yokuz. Yokluğumda kar düşer bağrıma.Üşürsün.Üşürsen, sözlerim yetmezse damlaların eritsin karı, bağrımı deldiği gibi karı da eritir. “Gezen Hak, gezdiren Hak, söyleyen Hak, söyleten Hak’dır. “ Müştak Baba |
Yokuz.
-Yalnızlığa çokuz.
Biz olmaya sıfır, bir olmaya hayal…
Bağrım sende kalsın. Yokuz.
Yokluğumda kar düşer bağrıma.Üşürsün..."
Muhteşem
Saygı ve dostlukla