ilk gün
sokaklar simit kokusuna uyanmamıştı
ki sabah mecmuasının manşetleri o gün üçüncü sayfadan başlamış ve ilk haber gizli öznenin vedası olmuştu yokluğunun ilk hafta başıydı bu huzursuz uyanılmış iş gününden bile daha zulumkar dokunmuştu pencereme çünkü ilkti, kokun yoktu güneşin sinesinde manasını merhum etmiş eski sözler gibi bir anlamı yoktu artık soluğumun ... öyle ki gözlerim senden bozma eşyalara takıldıkça ansızın patlak veren yağmurlar sonucu sele kapılan umutsuz semtler gibi gözyaşına boğulup durdu avuçlarım artık tökezleyen ihtiyarın adımları idim ve gömleğimin sol altında gizlemeli idim o ihtiyarın aklaşmış saçlarının aslında bu vedadan olduğunu da söylememeli idim bu yüzden geceyi uykusuz kılan bir sebebin sıcaklığı da olmucaktı artık mesela onun sabah çayında olma gerçeği hiç sıcak kalmıcaktı demliklerde alışmak saatimde dahi daha ilk dakkasını doldurmamıştı henüz ama herşeyin kış mevsimi kucağında ayaza perçinli olucağı belli idi ki ilk soğuk çok geçmeksizin senli uykumun sahibi yastığımda başlamıştı bir kaç saç telinden işleyen sessiz mi sessiz bir soğuktu bu tıp kı (onun) elvedası gibi... |