İSTANBUL GİBİİstanbul, öyle bir şehir ki ; Ne kadar paslı düşünce varsa Sanki çivi çakmış insanın beyin zarına Bağlanırsan çözülemezsin bir daha Esirliğin böylesine pes diyesim geldi Ölü hayalin varışı yok yarına Zamanında kalkış verse de vapurlar Gidişe lehimlemişler martı çığlıklarını Simit paylaşımından ellerini çekip gidemiyorsun Bir çaresiz duruşun, böylesine pes diyesim geldi Denizin suskunluğu vurur kıyılardan önce Dalga sanılan minik kıpramalara, Çırpmalara ,çarpmalara alışamaz bir türlü yürekler İmdat dileyip fırtınanın alasından Limanın beklentisi kursağında kalmışken Suskunluğun böylesine pes diyesim geldi Tez varılması gereken en son istasyon Belki de bir ömür evvelden Haydarpaşa kurulmuştu da haberim yoktu Şimdi kendi sessizliğimden Kaçmak istercesine, hapşırsam Kim diyecek çok yaşa Terk edilmişliğin böylesine de pes diyesim geldi Ayak izleri kendi kendine gidişe ayarlanmış Kimi zamanda donuk, kiminde çıkıyor baştan Her gece bir hayat kavgası Yarım dilim payelikten cayar yüreğim Nasibin böylesine de pes diyesim geldi Bir de Kız Kulesi basar ayakucuma Kaçacak bir delik olsa kaçar, saklanırım Yüreğine sığınmak isterim O da durmaz , bir türlü yerinde Ortada kalışına pes diyesim geldi Üç doğrunun vebali şairde şimdi Gözler kapalı sanılmasın diye Balığı ekmek, hayali gerçek , Yalnızlığımı yoldaş eyliyorum kendime Ama balık yok, ekmeği bulmak ne mümkün Bilinmezlikle dolu sokaklar Şakaklarımda sensizliğin uğultusu El sallıyorum Yedi Tepe’den *Edebiyat Defterindeki 1000. şiirimle merhaba dostlara |
Bir şiir ha?
Helal olsun diyorum.
Şiir de, şiir hani...
Bir şehre duyulan sevda,
ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Benim gibi,
İstanbul'dan nefret eden birini bile etkiledi.