Ve Biz Bilirdik ki
Gözlerin;
Serin bir eylül akşamında Yıldız gibi yağardı Baldan tatlı hülyalarıma Uzanıyodum bir şiir gibi Derin düşlere Kalemle arıyordum Sende kaybettiğim kimliğimi Kaç bahar geçti Kaç mevsim eskidi de gözlerinde Hiç bir papatya Ellerinde ki kadar güzel durmuyordu Dallarında... Kitapsızlıktan gözleri ve kalbi paslanmış insanlığın Son numunesi gibiydi sözlerin Hece hece kafiye kafiye Dalardım her kelamında uzaklara Ve ben seni çok sevdim Yanında olmasam da Öyle uzaktan uzağa... Cilalanmış bir hayat öyküsünün Son mısraları gibiydik Öyle paramparça öyle zehir zemberek Her göz yaşı bizden ilhami duygularla Kirpikler üzerinden yol alırdı Buse değmemiş yanaklarımıza... Saatimiz daha dolmamıştı Ayrılığa vedaya çok vardı Bilirdik ki aşkı bitiren ayrılık ve vedalar değil Vazgeçişlerdir... Ne senden ne benden ne de bizden vazgeçtik... Çünkü aşkın terazisinde vazgeçmek yok Savaşmak var Mütefekkir bir kalple Soluk soluğa Yar için Aşk için Kavuşmak için... O yüzden ki Biz aşkı en tatlı hülyalarda tattık Ve yalnızlıktan soğuyan yatağa O tatlı hülyalar için yattık... Aşk aşk aşk Suskun peri masalı kızının gözlerinde Derin ve manidar dolu bakışlarla Dua dua yükseliyor göğe doğru... Kalplere doğru... |