MEN BİLİREM
MEN BİLİREM
Bilmez, dir mene gelin, Heç bir şey bile bilmez. Men bilirem her şeyi. Lakin gelin, bildiğimi bile bilmez. Bilse de bilmezden gelir. Her hal meni beğenmez. Men bilirem dağları! Men bilirem daşları! Men bilirem ağaçları, kuşları, Bilmediğim kaypaklık, bir de döneklik. Bilirem men ne varsa dünyada. O inanmaz bana. “Say,” dir gelin, “Sayasın hele bunak! Say da görek.” “Bir,” derem men, “Sonra,” dir gelin. “Bir,” derem yine men. “Sonra,” dir gelin, “Bir,” derem gene ben, “Yanlış,” dir gelin! “Saymayı bile beceremedin. Bunadın gayrı sen,” Bunamadım men! Bayrak bir değil mi ha gelin? Vatan bir değil mi? Muhammet bir, Kitap bir, Dünya bir değil mi? Ben bilirem saymasını ha gelin Sen bilemezsen. “Oku,” dir hele, Okuram men. “Elif,” diyerem beğenmez “Lam,” diyerem anlamaz “Mim,” diyerem dinlemez. Anlayacağın… Beğenmez oğlu beğenmez. Menim köz düşer üreğime Menim ellerim titrer. Menim üreğim durur. Menim gelin, Her sefer, yaşlılığımı yüzüme vurur. “Ölse” der, bilirem. “Ölse de kurtulsak, Kuşluk vakti geberse... Sabah vakti köklesek...” “Ölsem men,” derim. Torunum var çok severim. Ol sebepten beceremem ölmeyi, Ölümüm mutlu edecekse seni ha gelin Men bir gün daha yaşamam, ölürem Ölürem, emme… Recep sorduğunda ne diyersen? “Dedem nerde?” Dediğinde Nerede dersen? Oğlana yetemez gücüm. Onun işi, başından aşkın. Allah için, Benim oğul biraz şaşkın. O ne derse. Ona inanir, Beni heç dinlemir, Bilirem o da bıkmıştır menden, Lakin üç aylığım tatlı gelir. Geçende konuşurken duydum “Maaş” dedi. “Kira,” dedi. “Ekmek, dedi, “aş” dedi. “Recep,” dedi, “Babamdır da, Özümdür, İki gözümdür,” diyemedi. İşte o on ölesim tuttu İşte o an geberesim, Oğlum, yıllar var elimi öpmeyi Oğlum yıllar var, baba deyip sarılmayı boynuma, İşte bu çok gidir ağrıma Hem yanlış biliyor gelin, Men bilirem sevmeyi. Çorak toprağı vatan bellemeyi... Güz geldi mi hasadı. Baharda ağaç dikmeyi Ve katlanmayı geline… O dir, men susarın. O dir, men, garalar kusarım. O dir, men gizliden ağlarım. Ağaçları severem en çok. En çok, ağaç dikmeye yeter gücüm. Men, tarlanın bir yanına çukur açarın. O başlar konuşmaya. “Meyvesini mi yiyeceksin ha deli! Bu yaştan sonra ağaç dikmek neyine? Sen ki, bir ayağı çukurdasın. Sen ki, koskoca dünyada bir başınasın. Ağaç dikersen he mi? Çapa edersen! Bel vurursan; Lakin belini tutamazsan. Altına yaparsan.” Hiç biri umrum olmaz Lakin ağrıma gider, Torunun önünde iki paralık olmak. Susaram o yüzden. Susaram, Son kalmış üç dişimi sıkaram. Gelin anlamaz beni, Gelin bilmez. Nasıl yandığımı yangınlarda, Nasıl mahcup olduğumu, Nasıl kırıldığımı, O, yanayım diye… Kıymık atar, tezek atar içime. Oysa men, Zemheride yanaram. Men, geceler boyu kapamam gözümü. Sabah olana kadar ağlaram. Sabah olar, Bir bardak çay, Bir dilim ekmektir kahvaltıda payım Utanıram, ikinci dilimi isteyemem men. Dilim tutulur Dilim bağlanır. Menim gelin çatar kaşlarını Yüreğim daralır. Oğulun işi vardır. Vakitse;dardır. Onun da yüreğinde balası vardır. Ekmek lazımdır, aş lazımdır Ve oğlana gardaş lazımdır. Ol sebepten erken çıkar evden. Ol sebepten, İki büklüm döner, gecenin bir vakti evine. Sormaz hatırımı. Hatırımı sormak gelmez hatırına, Oğlunu okşar bir, Bir de sokulur karısının yatağına, Mene ar düşer, mene utanma. Bilmez gelin, Utanmayı bildiğimi. Bilmez gelin, Arsızlıktan ar ettiğimi. Üç yüz atmış cemre olsun diyerem men. Üç yüz atmış cemre olsun. Ve düşsün bedenime. Ellerim titremesin, diyerem. Yüreğim incinmesin. Bacaklarım durmasın. Ve susmasın dilim. Gelin bilmez, men bilirem. Üç cemre vardır. Havaya, suya, torpaga düşe. Ve menim yüreğimde tek sevda vardır. Torunum. Torunum; Torunum, yürek vurgunum. Bir o sever meni, Bir o kınamaz. Bir o, ölsün diye gözüme bakmaz. Öyle bir bakar ki yüreğime Yüreğim dirilir. Öyle bir bakar ki; Gençleşirem men. “Dede,” der, “Özüm.” der, “Ata babam” der. O konuşur. Benim, durasıca yüreğim titrer. Menim torunum o. Menim al yangınım o. Menim kışım. Menim baharım. Menim yazgım o, Dedim demi? Dağları severem dedim. Daşları severem dedim. Ağaçları, kuşları severem. Lakin onu, her şeyden başka severem. Geçenlerde vurdu gelin; “Dedesi yapılı!” dedi. “Kara yerde kalası,” “Deme,” dedim geline. “Deme böyle.” “Sus,” dedi. Gelin “Sus,” dedi. “Bunak!” Susmadım men. Değil miydi; Torunuma vurmuştu. Değil miydi beni benle boğmuştu. Susmadım men, söylendim. Küfrettim ağız dolusu. Yumruk ettim, kapanmayan ellerimi. Gelin sustu. Bakmadı bir daha yüzüme. Bakmadım bir daha yüzüne. Şeytan gibi görinirdi gözüme. O günden sonra bir daha söylenmedim. Kaç zaman, kaç gece, kaç gün geçti aradan Saymadım, bilemedim… Ölüm çaldığında kapımı, Hiç ikiletmedim. Selamı verdi mahallenin Hocası. Bana, aylardır selam vermeyenler toplandılar namazımda Saf tuttular, cenazemin ardında Saf tuttu oğlum, gelenlerle beraber Hemi de en ön sırada Hemi de en çok o ağladı. Onla birlik, menim gelin de ağladı Menim gelin, utanmadı, karalar da bağladı, “Merhumu nasıl bilirsiniz ?” diye sordu, Mahallenin hocası “Helal eder misiniz hakkınızı ?” Çalmadı bu ihtiyar, Bir gün olsun kapınızı. Ve siz unuttunuz, evlatlığınızı. Evlatlar unutsa da evlatlığını Babalar unutmaz, babalığını. Siz unutanlardan oldunuz Unutulacaksınız günü geldiğinde Çocuk safa bile durmayacak belki Babası öldüğünde Kalanlar, kalacaklar, gelecekler, bilesiz Hoca, neler söyledi Duymadım, dinlemedim. Vakit, saat dolmuştu, Yapacak bir şeyim kalmamıştı menim. Kıyamadım oğlana kıyamadım ya, Men gelimine, Hakkımı helal etmedim. Hakkımı helal etmedim. |