LİMAN
Su birikintilerinin donduğu kaldırımlarda
Buz sesleriyle yürüdüm düşmemeye çalışıp Şubat soğuğunda sımsıcak gülüşünle ısındım Yavaş yavaş bir sis gibi yaklaşıp akşamları Belki hiç beklenmediğim açık kapılardan sızdım Yılların izine daldım ihtiyar kerestelerin Alınlarındaki kırışıklıkları okuyup tek tek Asırlardır bir dayanışmanın öznesi olmanın Haklı mutluluğuna tanık oldum yüzlerinde Rendelenmemiş ,gittikçe koyulaşan döşemelerin Nefeslerini duydum her adımımda Kim bilir ne hikayeleri vardır hiç anlatılmamış Badanası dökülmüş sıvası çatlak duvarlarda Siyah beyaz fotoğraflar bir bir yerlerini almış Yorgunluğumu unutup bir gece sabaha kadar bir kez daha asla uğramayacağım durakları yeniden dolaştım koltuğuma oturup gün doğuyordu gözlerim susarken sabaha aylardan marttı belki, belki şubattı gökyüzünde kusursuz güzelliğiyle bir ay ben konuşurdum o hep susardı sustukça bembeyaz bulutları yakardı her yarın bu limandan hiçbir buluta uğramayan bir gemi kalkardı HALUK YOLSAL |