Öylesine Bir Ben İşteBenimkisi öylesine bir sevmek işte Siyaset kadar yalan, yaşamak kadar hayal Ölmek kadar gerçek Lefkoşa’nın hafta sonu yalnızlığında Issız sokaklarda yürümek Destan yazan adımları Yüreğimin zindanlarına zincirlemek Benimkisi öylesine bir ağlamak işte Rüyasız gecelerin sıradanlığında Geçmişin mabedindeki En acıklı hatırayı ağırlamak Boşa sıkılan serseri kurşun gibi Alınyazısını ölümle sınamak Arkadan sinsice yaklaşan Kalleş bir hançer kiniyle derinden yaralanmak Ve oluk oluk kanamak göz pınarlarından... Benimkisi öylesine bir hüzün işte Çocukluğumun en çocuksu Kumdan kalelerinin yıkıntısında Şairin, ‘Şiirleşen Hayatların Hikâyesini’ her anlatışında Boynu bükük hüzünler biriktirdim zulamda Alabildiğine yorgun, sınırsızca suskun Her seferinde muhteşem hüzünlere mahkum... Benimkisi öylesine bir hayal işte Haşmetli diyarların bilinmezliğindeki Kötülükten arındırılmış hikâyelerin Sonu daima mutluluk olan aşkları Uçsuz bucaksız hayalciliğin Yıldız akan gecelerinde Uyanmak istenmeyen rüyaların lezzeti Şiirsellik taşıyan tüm sevişmelerin Büyüsü bozulmasın diye uydurulmuş mazereti Acı keder kokan gerçek aşkların Kaldıramayacağı kadar ibrettir Hayaller âleminin beklenmeyen ihaneti... Benimkisi öylesine bir ölmek işte Denize attım sevaplarımı Halının altına süpürüp sakladım günahlarımı Geçmişimi tabutuma doldurdum, gidiyorum Gökyüzünün toprağa akışından Yeşeren tohumun mevsimliği kadar Bir tutumluk nefes olan ömrümü Doyasıya yaşadım, ölüyorum... Hoşça kalın düş kırıklıklarım Platonik ve melankolik aşklarım Kahkahalarım, gözyaşlarım hoşça kalın Mezarımı kazanlar, tabutumu taşıyanlar Akrabalık derecesine göre Ardımda sıralananlar ağlamasınlar Benimkisi öylesine bir ölmek işte Benimkisi öylesine bir gitmek işte... İsmail Boyraz |