SIĞLA VE MARMARA
SIĞLA VE MARMARA
Kollarını açmış bir Sığla sararken bedenlerimizi düşerdi dalından yeni açmış zeytin çiçekleri. Anlamazdık yeşilin rengi neden bu kadar uçuk meğer baş eğmiş hoyrat bir zamana. gözyaşları düşmüş tomurlara ve daha patlamadan dönmüştür hazana Zamanı andıkça Sığla acıyla aşk’a uzanan sol yanı sabah ezanını beklemeden abdest alırdı Marmara suları! Secdeye eğilen erguvanlar geceye nurdan izler bırakır yıldızlar perdeyi kapatır da giderdi. Ve Sığla; İncilerle süslediği mavi atlası örterdi koca Marmara’ya ay’ı kırpar serpiştirirdi dalgalara. seyrederken Sığla; Çırpına çırpına can çekişen Marmara’yı öperek uyandırırdı sabaha tutkuyla ufuklara dokunan dalgaları secde eden erguvanları beyaz kanatlı martıları mavi Marmara’nın sabaha uyanışını ve korkunç karanlıklar içinde kalışını. Yazık Marmara kirli Marmara gusülsüz Marmara soluksuz artık Meğer erguvanlar gaflet uykusunda. Sığla’ysa ölü şimdi.. Efkan ÖTGÜN |