2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1137
Okunma
Asırlık bir çınar vardı küstah, kibirli;
Azbuz rüzgâr, ona bir şey yapamaz belli.
Dibinden bir çay akardı, halinden memnun;
Komşu bir de kamış bitmişti, içinde suyun.
Ne zaman bir rüzgâr çıksa, kamış eğilir;
Çınar ise dik duruşu ile öğünür.
Kamışı, kamış yaratmış mevla, ne yapsın;
Artık sabır gerek, belalara dayansın.
Her defasında, ne oldu, belin mi büküldü;
Kamış kardeş, vahh! püsküllerin mi döküldü.
Der; komşusuyla alay edermiş, mağrur çınar;
Onca gücü, kuvvetiyle ona kim çatar.
Derken, böyle aylar, yıllar geçip gidermiş;
Her fırtınada çınar, kamışla alay edermiş.
Zaman içinde, görülmemiş fırtınalar,
Çıkmış; esmiş ki, ne kamış görmüş, ne çınar.
Kamışın beli taa, dibinden bükülüyormuş;
Eğildikçe kamış, suya gömülüyormuş.
Çınar,haşur huşur sesler çıkarıyormuş;
Bazı uç dallarını şehit veriyormuş.
Dinmek bilmemiş fırtına, gittikçe artmış;
Sonunda dayanamamış, upuzun yatmış.
Kökünden sökülmüş, ömrü yarıyken bitmiş,
Eğilmeyi bilmeyince, yıkılıp gitmiş.
Zaman geçmiş, fırtına dinmiş, kamış kalkmış;
Fırtına geçti komşu, hey, kalksana demiş.
Kalkamam, köküm dibinden söküldü benim;
Hem, dallarım kırıldı, belim büküldü benim.
Meğer yeri gelince eğilmek, meziyetmiş;
Eğilmemek, yok yere, nefsime eziyetmiş.
Fırtına çıkınca, olma çınar gibi kibirli;
Tevazu sahibi ol, gereğinde eğil.
Sabırlı olursan geçer,felaket hali;
Sık sık, de ki; hasminallah ve niğmel vekil.
5.0
100% (4)