SIRTIMDA İKİ GÖZÜM VAR--------------------------- *Bir de hocam sırtımda iki gözüm var gibi hissediyorum. Hissetmekten daha fazla görür gibi oluyorum, ama tam görmüyorum da. Görmek ve hissetmek arasında sırtımda da iki gözüm var. Bunu daha önceleri de size söylemiştim, hocam. –Selam es selame Azize’m; İnsan sürekli esma ve efal ile meşguldür, cebren veya isteyerek düzenli kelam üretiriz. Duanın kabul şartlarından ikisidir, bunlar. Zatımız bunu yaptığına göre duanın kabul şartının üçü zat/ esma ve efal tamam oldu demektir. Geriye iki unsur kaldı ki onlar zaten doğal seyrindedir. Duayı kabul edecek olan sıfatullah ve evkat, yani vakit şartı. Meleki alem ve bütün mahlûkat sıfatımızdır. Evkat ise zamandır, sürekli akar. Zaman ayrılmaz parçasıdır evrenin, felek çarkının. Daha önce duanın kesin kabul şartları başlıklı bir yazı yayınlamıştık. Bu şartlar beştir demiştik hatırla lütfen. Zat; duayı eden kişi, bir canlı olmalı. Sıfat; kabul edecek bir ortam ki bütün çevre, mahlûkat, kişinin yakın uzak çevresidir. Esma; dile gelen söz… Ol / öl emri… Dördüncüsü evkat; zaman demektir. Beşincisi ise efal; her durumdaki hareketimiz efaldir. Yatmak, oturmak, el yahut ayakların hareketi, baş, göz, dil vs. Bu beş şarttan sadece bir tanesi avamın kontrolünde görünür o da sözdür, kelamdır… Esmadır. Kontrolünde görünür deriz çünkü bazı sözleri söylemeye kişi duyguların ve şartların gereği olarak mecbur edilir. Adınızı anneniz çağırır, efendim dersiniz… Cevap vermeye zorlanırsınız. İyi misin, yahut nasılsın denildiğinde tercih hakkınız var. Rabbimiz (kur’an) bu soruya şükür deyin diyor. Elhamdülillah iyiyim deyin… İyileşirsiniz, buyuruyor. Kötüyüm, hastayım, berbatım, çok fenayım derseniz bu sizi daha da kötü yapar. Kelimenin anlamı derinleşir. Şikâyet ve isyan derdi artırır, bataklıkta devinenler gibi. hamd ve şükür ise azaltır. Sıradan (insanın) kişilerin kaderi dillerinde saklıdır. Melekler bize secde etmişlerdir. Bu demektir ki her emir (söz) bir melek (güç) yaratır. olumlu yahut olumsuz ne tür emir verirsen onu yerine getirirler. Robot gibi düşün. Ne dersen onu yapar. Duyguları yoktur. Emir kuludurlar. Öyleyse doğru komut, doğru sonuç demektir. Marifetullah’a sahip olan âlimler, yani kendisine hikmet verilenler, hangi efal ile, hangi vakitte, hangi duaları yapacağını bilen kişilerdir. Sıradan Mümin, Müslimler ise dinin emirleri ile bu marifete vukufla, ariflerden olurlar. Namazın her hareketinin üstlendiği bir hedef vardır. Melekler o dili bilirler ve otomatik olarak faaliyete geçerek, emri verene hizmet sunarlar. Emir kişiden çıkar, feleğin çarkında(meleki alemde) işlem görür bir müddet sonra kişinin önüne nimet, kısmet, kader, şans olarak gelir. Yani her emir çıktığı yere(merciine) geri döner. Buraya kısa bir rivayet koyalım ki şeytan ’’hadi canım sende’’ demesin, emeğimizi boşa götürmesin. Efendimiz sav. Cebrail’e as. sordu; ey kardeşim cebrail, sen bu bana getirdiğin emirleri nereden alıyorsun… Cebrail as.; yeşil bir perdenin ardından sufle edilir, buyurdu. -Hiç merak etmedin mi perdenin ardını, ne var, kim var. -Ben o perdeyi açarsam yanarım ya resulullah, dedi. Efendimiz; -ben sana izin veriyorum, bir daha emir alırken perdeyi arala ve bak bakalım kimi göreceksin buyurdular. Cebrail as. Sonraki gelişinde hayretten yüzü sararmıştı… -Ya resulullah, dedi. Veren de sensin, alan da sensin… aklım karıştı... Bunun istisnası yani ektiğimiz kötü tohumları biçmemenin istisnası kişisel tövbelerimiz veya rabbimizin dua erlerinin dilemesi (şefaat) ile genel af çıkarmasıdır. Bunun dışında kesinlikle kişi yapıp ettiğinin cezasını(karşılığını) bu dünyada görmeye başlar. Ahiret kavramı geniştir. An’ a göre bir sonraki an ahirettir. Bu gün yapılan yarın başa gelebilir. Bunun bile hesabı vardır ancak, açıklanması derin bir konudur. Evren matematikle işlem yapar, kesin sonuçlar verir. Çünkü Allah’ın bir ismi el hasiptir. Her şey atomik bazda ölçeklidir. herşey bir ölçü dâhilinde yaratılıp durmaktadır. Yaratma varsa aynı anda yok etme de vardır. Yani bir şey yaratılırken bir şey yok edilir. Her kişi, her saniye, bir şeyler meydan getirirken yani zahire çıkarırken bir şeyleri yok eder. Oksijeni tüketir karbon dioksit üretir. Bitkiler de yani yeşil yapraklı her canlı da bunun tersini yapar. Yani her hayat birilerinin ölümü ile var edilmektedir. Tabii bu yaratma yok etme mekanizması şaşmaz bir hesaba bağlanmıştır. Fırına sürülen şu tür bir nesne şu kadar zamanda pişer. Bir salise bile öne alınmaz, arkaya bırakılmaz, kamil sonuç için herşey dakiktir. Gecikme yanmakla sonuçlanır, erken çıksa çiğlik oluşur ki o şey beklenen işlevden yoksun olur. Tabiat dediğiniz Allah Teâlâ’nın zahiridir. Asla hata yapmaz. Her yapılanın bedelini öder, ödetir. Bu sebeple Allah’tan ancak ve ancak âlimler korkar. Torpil yoktur, iltimas edilemez. Af ve ceza sistemi başka türlü çalışmaz. Gri ortamlar er geç aydınlanır, meyve vermeyen ağaçtan hesap sorulur, ödeşilir. Bir iş ve oluşun bedeli ayniyle sana gelmemişse üçüncü bir şansı sen yaratmışsındır. Bin liralık bir zararı hak ettin ancak 25 TL lik bir zekât veya sadaka verdin, o zarardan seni sistem ille de koruyacaktır. Yani iyiliklerin bazı kötülüklerini sana gelmeden silecek, alacak defterinden çıkaracaktır, senin haberin bile olmayacaktır. O yüzden avamın yapacağı kolay iş kötü davranış ve sözden korunmak. İyilik yapmaktır. Namaz kılmak, zikir yapmak, yapılan olumlu dualarla işlerle geleceği iyi tohumlamak, hem de af dilemekle geçmişin suçlarını karar çıkmadan hükme bağlanmadan bağışlatmaktır. Yani dinin tavsiyeleri kişiyi bu âlemde ve ahirette zahmetsiz, acısız, uzun yaşatmak içindir. Allah muhtaç değil ki sizden bir şeyler istesin. Varlığınız ona kar değildir, yokluğunuz zarar değildir. Allah’ın isteklerinin ve yasaklarının nedeni, anne baba rahmetinin kat be kat sonucudur. Sen incinme ki rabbinin canını da yakma. O sana şah damarından da yakın. Nefsinle beraber parçalanmayan küll ruhu da taşıyorsun sen. Ki o ruh Allah’ın ruhudur. Bütün, yani küll ruhtur. Senin her zararın veya yanlışın o bütünden bir başkasının da incinmesi anlamına gelir. Hak hukuk oluşur, ödeşmek zorunlu hale gelir. İster istemez, intikam (ödeşme) yol bacını (öcünü) almak şart olur. İşte azizem hangi makamda olursan ol, ayağını kaydırmamak için düzenli olarak tedbirli, ibadetli, dualı, tövbeli yaşamak zorundasın. Sırat köprüsü sanıldığı gibi ahirette değildir. Buradadır ve herkes o kıldan ince kılıçtan keskin köprüde yol almaktadır. Düşen kendi tedbirsizliği, cehaleti ve atalarının kötü mirası nedeniyle düşer. Âlemde en büyük düşman cehalettir. Tabii en iyisi de bilmektir, hikmettir. Kişi düzenli öğrenmeye mahkûm edilmiş bir kuldur. Gönüllü öğrenmeyene zorla öğretir allah. Uzun oldu… Ama açılış burada ancak kapanabildi. Seni daha önce de bu türden uyardığımı hatırlıyorum. Allah’ın ipine sürekli yapışmak zorundayız Bırakan ateşe düşer, canı yanar. Selam es selame |