SAMİ BABA
Ayın karabulutların gölgesinde kaldığı bir gecede
Hüzün saklanmıştı adındaki iki hecede Üşüyordu,belli ki bu gece de yoktu neşesi, Tek tesellisi elindeki şarap şisesi. Burnunda rüzgar kokusu, Kulaklarında dalga sesi, Bir an evvel, bir kenara çömelmekti gayesi. Sami baba, yılların yorgunluğuyla arşınladı yolları “Bu gece son” dedi içinden, “Bu gece son…” Şakakları buz kesmiş, Sami baba kendinden geçmiş, Bakmadan yaşına, Aldırmadan aklarına, Titreyen dudaklarından çıkan kısık sesle, Seslendi ayaklarına; “Bu gece son , Çekmeyeceksiniz artık derdimi yemin ediyorum. Bu, hayata son yük oluşum olacak. Bu gece artık benim yok oluşum olacak. Hasretine yandığıma, İlk gözağrıma, Karıma, ……Karıma gidiyorum.” Uzun bir nefes aldı,hem de en derinden, Doğruldu “ha gayret” lerle zor da olsa yerinden. Başladı yürümeye göstererek en büyük çabayı, Yürüdü koşarcasına, tutana aşkolsun Sami baba’yı. Varmıştı dalgaların dövdüğü kayalıklara, Durdu..! Yumdu gözlerini, Düşündü karısının sözlerini..! Rahmetli, o kazada ölmeseydi eğer, Yeminleri varmış, beraber öleceklermiş meğer. Böyleymiş niyetleri kader ağlarını örmeden önce, Bozulmuş yeminleri karısı erken ölünce. Dertlerle arkadaş olmuştu, kalmamıştı neşesi Çöktü bir kayaya, elinde şarap şişesi. Gözyaşları koca yüreğine damlarken Karısına varıyordu şişeyi yudumlarken. Dalga seslerinde kaybolan kısık sesi ile Mırıldandı beklide son nefesi ile; “Sevdiğim, Gönlümün başkenti, Diğer yarım, Karım… Ne vardı gidecek? Hani sözümüz vardı? Hani birlikte ölecektik? Her yudumda düşünürken karısını, Çoktan bitirmişti şişenin yarısını. “Bu böyle olmuyor, Senin yerin dolmuyor” dedi. Ve… Aldırmadan beynindeki mayhoşluğa Bıraktı kendini bir anda boşluğa. Deniz koynuna aldı hesap sormadan, Yılların Sami’sini daha fazla yormadan, Yuttu yorgun bedeni, Çünkü Baba Sami’nin geçerliydi nedeni… Hey gidi bir zamanların Sami babası, Gecenin sessizliğinde zor olmadı kaybolması. Herşeye rağmen mutluydu, Yare varmaktan umutluydu… Mümin DÜZENLİ |