Rüzgarsız da Dalgalanır Benim Şanlı Bayrağım
Her gün biraz daha
Biraz daha boy atıyor içimdeki kaygılar… Kurumuş bu dallar Saçı-başı yolunmuş bu yıkık ağaçlar Çömelmiş bu dağlar Börtü- böceğini kaçırmış bu topraklar Çiçeği çalınmış, yeşili solmuş bu bahçeler Gerçeğini yitirmiş bu bağlar, bu ormanlar Bizden, bizim ülkemizden mi? Soruyorum kendime: Bu manzara , Atatürk’ün Türkiyesi’nden mi?.. Korkutuyor bu yolculuk, Korkutuyor yarınlarda yaşanacaklar beni!.. Güneşin girmediği bu karanlık sokaklar Asfaltı çatlamış bu caddeler Devrilmiş bu trafik lambaları Ve gözünü kırpıştıran bu yıldızlar Bir de göğün gürültüsü, çakan şimşekler Korkutuyor beni! Başımı kaldırıp bakıyorum göğüme Toprağımdan yağmurunu esirgiyor bulut Geçmişte gururla uzayan sarı başağım Bugün yabanıl otlar arasında küskün bakıyor yüzüme!.. Derelerim, çaylarım coşkun akmıyor eskisi gibi Yorgun düşüyor çakılını sürüklerken ırmağım Gelmiyor artık balkonuma yavru kuşlar Hani evime giren o uğur böcekleri, onlar da yok artık Ağzımıza sürülen bir parmak balın sahibi arılar Gittikçe azalıyor tükenişlere yaklaşarak… Bunlar da korkutıyor beni!.. Neden bu değişimler, bu sessiz gidişler, Yerin-göğün acı iniltisinden mi bu yok oluşlar? Yoksa dünyanın buz gibi bakışlarından mı Ya da insanoğlunun yoruluşundan mı Bu kaçışlar, bu çöküşler?.. Çare olacaksa eğer, Durduralım yanlış esen rüzgarları Dağıtalım üzerimizdeki kara bulutları Kendi kendine dalgalansın şanlı bayrağımız Sımsıkı sarılsın yürekler, tutuşsun eller Erken kararmasın hava, Güneşten perdesini kaldırsın bulut Henüz küsmemişken ülkeme göçmen kuşları Barış toplayıp gönderelim göğüme Maviler yağsın ülkemin toprağına Bugün, yarın ve daima… Rukiye Çelik 23 Ekim 2013/ANKARA |