KAYIP GÜL; BEKLİYORUM....
Ey benim Kayıp Gül’üm;
Yine ayrılık vakti mi geldi çattı Zamanımıydı şimdi yokluğa bürünmenin Nice badireler atlatılmıştı hani Yolun derinliğine rağmen İradelerimiz de sağlamdı Ne oldu birden bire de Cesaret, yerini korkaklığa verdi. Çıkılmıştı dikenli bir yola Geriye dönmek yoktu hani asla Sanki geçmişin o 14 günlük ızdırabını mı yaşayacaktık Hoş geldin diye; dudaklardan şeker şerbet dökülen nağmelere Acı acı ayrılık kelamını mı yayacaktık.... Hamza yiğitli bir aşk bu Kayıp Gül’üm Gerektiğinde gözümüzü kırpmadan aslan avına çıkar Gerektiğinde şeytanları zincire vurardık. Görenler bu aşk halimize; İki mert delikanlı namıyla seyrederken uzaktan Hazan terk ederdi o gül kokulu sözlerinin heybetiyle Özümseyip giderdi bahara çelme takmadan. Ey benim kayıp Gül’üm; Tayy-i mekan olmuşum yokluğunda Toprak, sema’ya inat ediyor şimdi Kaybolmuşluğunun sonunda Geçit vermez oldu dağlar O gül nağmelerinle dimdik ayaktaydı hani Bir gölge yapmıştı kötülüklrere karşı bulut Seni himaye ediyordu Şimşekler Üzerine o kapkara, cehennem akreplerini andıran Aşkımızı kıskananlara inat; Zebani ruhlu yüreklere. Ey benim Kayıp Gül’üm; Geçmişin nice o meşhur aşk şairleri Şimdi bizi seyrediyor perde arkasından Gizli gizli. Destanlar alt üst olurken aşkımızdan Ahu figan eyler Kerem, yitik Aslı’sından. Şimdi ortalık duru, haydi Gel bekliyorum Yoksa bu can gidecek, ben hep yolunu Gözlüyorum….. 12 Ekim 2013 –Bursa…. |
sağlıcakla