Düş Ağıtı
bu karmaşanın dilini kesin
kahrolsun bu çaresizlik kahrolsun! paslanmış kulakları sağır eden sesler sırtımı hangi duvara yaslasam -evvela eski bir taş ustanın nasırlaşmış yüreğini hissediyorum- yıkılıyor. gözlerinin izahi yok sağ yanağını örten saçlarının anlamı sokul yanıma sen ve tırnaklarıma bak! bak ve geçir sırtıma titrek ellerinin hırsıyla ki sığmaz ömrümün yokuşana omuzlarında günahımı taşıyan bir kadın delirmeye başlar birden akrep, ve peşine takılır yelkovan ben gücüm yettiğince bu- zaman kargaşasında bu- hiçliğin içinde zaman derim, duvar derim, yaslanmak derim ılık ve dumanımsı bir hayale -mesela bir yosmaya - o bile ... düşümü düşüne yüzümü yüzüne çevirip başımı yere eğdirip gülüyor kadın umudumun mavi salıncağının ipini kemiriyor ve çölümden geçiyor gölgenin ayak izleri soğuk hemde çok soğuk belkide yorgun ve belki de yarı ölüdür karanlık karanlık o bir doğuşla bitişin fecri o hafif bir andır aslında en iyi yolculuktur bir omuz hizasında esmer benziminin tarifi ya da ayrıcalığı yok tüm esmer benizliler gibi kinliyim sadece ve kinliyizdir esasen tüm tenlere hatta -afrika ya bile üstüm başım yalnızlık içinde ki ben bile korkarım geceleri duyulmaz karanlığın o inleyen sesi sokul yanıma sen ve tırnaklarını geçir ki yüzün yüz bulsun yüzümden hem de yüz bin kere ... |
emeğinize sağlık duyarlı bir yüreğin izdüşümünü okudum ve dinledim...