Kuyruksuz ŞiirAşkı falakaya yatırdılar dün gece etmeyin eylemeyin dedim dinleyen kim gözü dönmüş bu heriflerin ne halden anlarlar ne de aşkın saçlarındaki bitleri ayıklamaktan ben derim ki süpürün eski aşklarınızı dökülsün İstanbul eteklerinizden onlar derler aşığız dertliyiz kırar dökeriz aşkın kafatasını açıp içine kurbağaları saldılar dün gece ne fırıldak şarkılar ne kuyruğu kopmuş şiir hepsi bezgin hepsi kendinden bihaber bir izmarit çırağı dudaklarım ellerimin teri yüzümde yama köpük köpük olmuş ağzı daha dünkü yosmanın sırrına bir İstanbul hafiyesi ermiş diyorlar elleri kelepçeli bir İstanbul yatıyor göğüs kafesimde meğer ben zaptetmesem koynuma girmeye niyetliymiş kör olası anlamak yetmiyormuş bir şehri bir şehri anlamak için önce tutuklamak sonra salıvermek gerek karışmak için gerçeğine barışmak için ölüp ölüp dirildiğimiz meydanlarıyla mamafih her gece gök kubbenin altında bir şiir peydahlanır şafak vakti düşer kucağına şehrin elleri İstanbul kokar, saçları aşk gözleri sen gibi bakar, yanakları tomurcuk bir nefes çekip şiirden karışırım damarlarına gecenin ardım sıra süzülür gırnatadan dökülen sancılar ölemem bir başıma fiyakalı bir ölüm isterim nafile sızıntılarla geçen ömrüme Aslı Ardıç |