Karanlığa Serilmiş Gölgelerle RaksKaranlık gecelerde bir yıldız parlar türünden Saçma sapan sözlere küfrederek alıyorum kalemi elime yine. Kalem ve kağıt ürküyor benden Geri geri kaçıyorlar sanki. Kelimeler ise yerinde duracak gibi değil. Her bir cümle boynundan vurmak için çırpınıyor Tükenikliğime karşı yılışık kadınlar gibi kırıtarak yürüyen zamanı. Bir-ki-üç şişe şarap derken Benimle beraber kafayı bulan kelimelerin koluna girip başlıyorum dansa. Gezegenimin daimi konukları yıldızlar ve ay yerlerini almış çoktan. Bin bir çeşit ezgilerle iç döküm seanslarımız Şafağın ilk ışıklarına dek mütemadiyen sürüyor. -Ağzımın içinde bir şiir var, düştü düşecek İmlası kırık, sağlaması infilak Karekökünden ne müphem sevdalar geçmiş. Saçlarımın arasında bir kurbağa var İliklerimden ustura gibi geçip, Kendi intiharından tutarsız iklimler peydahlıyor. -Hadi sende tutuştur sayfaları Sende yan! Yan ki esaretin dillensin sürrealist şiirlerde. /İç çekişlerini, ölümlerini al da gel./ Alnından öp her bir hecenin Yoldan çıkar umarsızlığın çekim eklerini. Başından beri biliyordum; -Tüm kutsal kitaplarda bağışlanması imkansız ruhların Arsız ölümlerden medet umduğunu- Ve yasaklandığını şimdi ve sonra ih(ti)mallere sığınan aşkların Uzun metrajlı yaşamlarda… Biliyordum evet biliyordum, Hiç kimsenin sona dair hiçbir şey bilmediğini Bilemediğinden çaresizce delirdiğini ürkerek izliyordum. /Yaşarken ölenlerden Yaşarken ölümlerden ürperiyordum/ Ruhumu aç balıklar gibi yüzdürdüğüm anlarda Umudu muştulayan meleklerin Aslında katilim olduğunu biliyor, Bunca şeyi bildiğim için tüm iltihaplı şiirlerimden özür diliyordum. Anılarımla yıkandım karanlık avlularda Ki tenim tertemizdir benim. Sözcüklerin köpüğünden çeyizler işledim, Saçlarımı ebem kuşağına serdim solmasınlar diye Gölgemin nasır tutmuş lisanında demlendim uzun zaman Ve niyeti bozdum, kafiyesini devirdim ömrümün Çek git hayat, çek git istemiyorum Git buradan hayat yetişemiyorum boyunun hizasına! Aslı Ardıç Ekim2008 |
gerisi kifayetsiz kalacak
tebriğimle azize
ışıkla