can-âzâ
oysa uyarmıştı beni
artık ölüsün seni kimse duymaz demişti susmalısın zira ölüler konuşmaz demişti sen hiç yedi uyurları bilmez misin onların akçesi geçmez senin sözün dinlenmez, anlaşılmaz demişti çenesi bağlıdır ölünün, hiç mi görmedin demişti ...... dinlemedim.. durumun bu kadar ciddi olabileceğini anlayamadım ... konuştum ve her seferinde artık yaşamadığımı unuttum bu yüzden sözcüklerimi incittiler evvela ben mi ? bende benden ne kaldıysa varsın incinsin hâlâ kırılacak parçam varsa paramparça olsun tuz buz kesilsin yeter ki öldüğümü bileyim ve dahi sessizliğe gömüleyim ..... merhumu nasıl bilmez siniz ? o hepinizi bilirdi.. nil’den kalan 25 eylül bilmem kaç |
25 eylül; benim için önemli bir tarihti. şiiri eleştirmeyeceğim övmeyeceğim de, bir geçiş gibi bir şehirle başka şehri bağlayan yollar gibi varlığı kaçınılmaz..
yalnız "rahmetliyi nasıl bilmez siniz?/o hepinizi bilirdi.." kısmında çok hoş bir meydan okuma daha sezinledim.