garip dağ yolcusu
bir dağ yolcusuyum canhıraş vakitlerde,
kendimden kendime gidiyorum. dilimde akşamdan kalma bir türkü tutturmuşum ki sorma, ay karanlık, yıldızlar sönük, kalp yordamıyla buluyorum yönümü, sağa sola çarparak kırılsa da. yıldızlar sönük, ay karanlık, kalp sakar olmasaydı keşke. arada bir ayağım dolaşıyor yorgunluktan, bir de taşa falan takılıyorum düşecek gibi oluyorum, belediyeler dağ yollarına bakmıyor herhalde, yolları çok kötü buraların. yollar bozuk, dizler yorgun olmasaydı keşke. içim de öyle yanıyor ki bilemezsin, burada hayırsever insan yok herhalde, yol üstüne çeşme yaptırmamışlar hiç. bir de çok acıkıyorum heybeme azık almayı unutmuşum, annem de koymamış, hiç azıksız göndermezdi beni ıssız dağ başlarına. annem de vefasız herhalde. insanlar hayırsız, annem vefasız olmasaydı keşke. bazen yağmur yağıyor şemsiyem de yok ıslanıyorum. ardından keskin bir ayaz öyle üşütüyor ki kemiklerim bile buz tutuyor. vakit gece ısıtacak güneş de yok, saracak bir çift kol da... kimin gölgesinde serinlemeye çalıştıysak güneş yüzümüzü, sevda içimizi yakınca; garibanlık sıkıştırdılar yan cebimize. yani gülüm, tedariksiz azıksız, garip bir dağ yolcusuyum işte. |
garibanlık sıkıştırdılar yan cebimize.
Çok anlamlı dizelerde yüreginize saglık saygılarımla..