Uçurum Çiçeği
Kesildi hep ayak sesleri vakit gece yarısı
Geceye sürgün zaman iki şafak arası Aslında mekan değildi Önemli olan zaman Bir taraf şiir kadehiyken Diğer taraf yıldız tozlarından Ölüm sessizliği patikalar uzun ve çıkmaz yoldan. Uyku tutmaz gecelerde bir adım kala vazgeçişten Baktı ve güldü Şehzade güllerine özendi belki Biraz mağrur biraz da şecaat Açtı uçurum çiçeği tüm yangınlara inat. Kolay değildi aslında o kadar yaşamak Geceleri ay ışığında şavkıyıp,gündüzleri güneşle ışımak Yaprağında bir damla çiğ tanesi kolay değildi açmak. Çakıl taşlarının sesıyle dinlendi kış bahçesinin kor gülü Dönüşü olmayan gemilerdi belki onunda umut gölü Akşamın matem rengine büründüğü saatte Gökyüzünde kandillerin yanmaya başladığı vakitte İçinde sessiz bir çığlıkta sustu hep sözü Buz gibi dağ esintilerinde İpek gibi ip inceydi bilinmeyen saklı yönü. Hüzne inat sevgiye açtı uçurum çiçeği Soğuk bir coğrafyanın büyülü sıcağında Her gece bir bahar bulutu ağladı, rüzgarlar sildi gözünü Koşarak gelen şimşek kıyamadı aydınlattı yüzünü Yapraklarından aktı sessiz duyguları Mavi bir göz dumanı düşse de her yere O anda bir yudum mutluluk yaktı belki Gülüşünde gizlediği közünü. Kemanın ağlayan sesinde kayboldu uçurum çiçeği Nem düştü dallarına Bazen sığ sular kadar dingin Bazen kabaran dalgalar kadar öfkeli Her şafak güneşle birlikte kapandı bir damla göz yaşının ardından Susmalara sardığı yüreği. Her şeye rağmen yine gülümsedi Hiç takati yokken uçurum çiçeği Belki de sahip olacağı her şey Bir gün kaybedeceği şeylerden sadece biri miydi ? Yüksel Beyocaktan |
Nem düştü dallarına
Bazen sığ sular kadar dingin
Bazen kabaran dalgalar kadar öfkeli
Her şafak güneşle birlikte kapandı bir damla göz yaşının ardından
Susmalara sardığı yüreği.
çok güzel bir anlatım...yürğine sağlık.