SON MEKTUPŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir idam mahpusunun, idam sehpasına gidişi gibidir bazı ayrılıklar...
Geriye dönüş yoktur ve cezası infaz edilecektir... Sevdan ağır bir yük, taşıyan benim, Kimse sevilmedi böyle, derdine düşen benim, Mezarımı iki kişilik kazsınlar, yerine de yatarım, Hiç ayrılmadım ki senden, en bahtiyarı benim... Vecdi Murat SOYDAN Bu nasıl bir veda, bu nasıl bir terk ediş, Her gün doğumundan başlayıp geceden sabaha tükeniş, Ellerim öksüz çocuklar gibi koynumda kaldı, Hiç mi ehemmiyeti yok, güzel, mesut günlerin, Acılar içinde yarım bir adam bıraktın, Buna yaşamak denirse, al senin olsun! Çin Seddi’ni çektin üzerime, Kara bulutları mesken ettin gönlüme, Aramaz, sormaz oldun, Bu sonu daha başındayken hak ettim, Sabırlı olan sen, suçlu olan bendim, Canın sağ olsun. Emeklemeden yürümek istedim, Bebekler gibi şefkat dilendim, Bilseydim sana kavuşmanın bu kadar zor olduğunu, Hiç büyümezdim, hep bebek kalır, kollarında olurdum. Mayınlı bir tarlada ot biter, gül bitmez, Oysa mayınlı tarlalara gül fideleri dikmiştim, Sevgiyle beslediğim, özenle büyüttüğüm mis kokulu güller, Bir de baktım ki yerinde yeller esmiş, Başkaları girmiş kanına, Son gül yaprağı da yaban ellerde kurumuş. Bardağım doldu sanmıştım, boşuna da alışmak gerekiyormuş, Hatırla sevgilim, sana verdiğim en son hediye kan kırmızı bir güldü, Kokusunda sen olan, yüreğimin parçası bir gül, Şimdiye çoktan kurumuştur. Senden son isteğim, o gülü benim için hep sakla, Acılarım böyle diner, beni unutsan da, o gülü unutma. Saadetler dilemekten başka tek söz çıkmayacak dilimden, Vakit artık çok geç, geç de olsa anladım, Son kez olacak bu, şimdi bir kez daha ağladım. Sen şimdi şarkılarını söyle, şiirlerini yaz, Yaz mevsimi gibi olsun ömrün, tomurcuklar açsın koynunda, Ki o koynunda bir zamanlar ellerim vardı, Sen şimdi sünger çek maziye, unut gitsin yaşananları, Bit pazarında eski sevdalar satılmıyor, Sevdalı gözlerin kör oldu yüreğime, def etti kovdu, Her şeyden ağır geldi ani ve sessizce gidişin, En çok da bu bana koydu. Son mektup, idam sehpasındaki adamın son sözleridir, Mahşere kalacak olan son sevdasıdır, Bu mektup, istense de bir daha asla yazılamayacak. Ateşten güller açacak mahşerde. Hiç olmazsa orada kavuşsak, Baksak gözlerimizin içine, doyasıya sarılsak, Orada sevdiğimizi söylesek birbirimize, Ve sevinçten ağlasak. Orada bekliyor olacağım, Tanıman zor olmayacak beni, Elimde yine kan kırmızı bir gül olacak, Sen de al gel kurumuş gülümüzü, Can suyunu birlikte verelim. Düşünebilirsin, ‘Ne gerek var, yazmasaydın, sussaydın,’ Biliyorum, senden öğrendim, her sevda kendi içinde saklıdır, Ne mutlu, bu sırra erenlere. Belki de okumayacaksın bu son mektubumu, Söz uçar yazı kalır, kalan küllerim olsun, Bu son mektubum da benden sana kalan son eserim olsun. Senden bana kalan hediyen ise tatlı, şirin sözlerin, Kahverengi, bal rengi gözlerin, İşte bu şekilde seninle helalleşmek istedim, Kabul et gülüm, seni mahşerde de sevmemi, Namus borcum, yeminim olsun, Bu da benim sana giderken en son hediyem olsun. Başlamadan biten yitik sevdamız, Dünyaya beste olsun, şarkı olsun, söz olsun. Kendine iyi bak, sağlıcakla kal, Sevgimle kal, hep bende kal, Her şey gönlünce olsun bir tanem, Gözlerinden hasretle öperim. Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 07-08 Eylül 2013- Saat : 00.08-Isparta |
Bebekler gibi şefkat dilendim,
Bilseydim sana kavuşmanın bu kadar zor olduğunu,
Hiç büyümezdim, hep bebek kalır, kollarında olurdum.
Sevgi dolu bir yüreğin sesini şiirde duydum tebrik ederim