sus kuyusubinlerce canı meleklerin kanadına sardılar gördün mü sus kuyusuna masumları attılar ey medeniyet gömdün mü tenleri cellatların kalbine gömüldü , ruhları ise özgür gördün mü ahhhh şeytanın uşağı oldun ey insanlık kin gülleri zakkum kokulu tıpkı sen zincire vurulmuş masumların dilleri lal ve öfkenin kan kokulu dudakları ölüm kokar kan öfkenin iki dudağında asılı ömür gibi suslar sardı gönül kafesim deki özgür kuşu sus kuyusuna bir taş attı şeytan insanlık üstünü gömmek için sıraya girdi ve güneşi gömdüler lanetli savaşların gölgesine karanlıklar hüküm sürmekte gördün mü eylül doğurur içimde seni bir yanım hüzün bir yanım özgür medusanın laneti gibi taşlaşan insanlık öyle ki savaşın gölgesine de tutsak mahmudiye düzkaya |
''gönül kafesim deki özgür kuş'' ...''deki'' niye ayrı yazılmış anlayamadım. Klavye hatası ise eyvallah!
''sus kuyusuna bir taş attı şeytan
insanlık üstünü gömmek için sıraya girdi''
Bu iki dize tam oturmamış bence. İnsanlık şeytanın attığı taşı mı gömmek için sıraya girmiş yoksa kendi üstünü gömmek için mi? Eğer şöyle olsaydı; '' sus kuyusuna bir taş attı şeytan/insanlık gömmek için sıraya girdi'' o taktirde hiç okur tereddüte düşmezdi. Kaldı ki serbest bir şiir ve ölçü kaygısı yok. Şair tereddüte düşürmek istiyorsa okuru, buna bir diyeceğim yok elbet. Şair bu iki dizeyi tekrar tekrar okursa
sanırım kendi de tereddüte düşecektir. Hayır düşmedim derse, ona da eyvallah!
Saygılarımla.