" gürültü çıkartmadan gitmeliyim "bildik masallar anlatsan bile, gülümsemez çocukluğum seni sevecek kadar tanımadım ben gürültü çıkartmadan gitmeliyim, martılar çığlık çığlığa maviliklerini soyunur sevdalarından benim yanaklarımı yağmur ıslatır hey kirli çarşaflarından ihanet toplayan kadın hangi gecenin koynunda sadakat uyuklatırsın ? kendime söz vermişken küfretmeden ölmeliyim inadımdan susuyorum bakışlarında ki kahvenin bütün oynaşmalarını, kulağıma fısılda lütfen hani üzmeyecektin beni, hani üşütmeyecektin bu şehrin kaldırımlarını gözlerimde yorulan gözyaşlarım var hem selam vermeden sönüyor izmaritlerim, hem seni sevecek kadar tanımadım ki vakitsiz bir güneş tutulmasında, gökyüzü parlaklığını kefenlemişti bakışlarımın kızıllaşan gözlerimin müsebbibi bendim oysa nispet edercesine yağmura dokunarak ağladım telafisi yoktu zaten hüzünlerin tereddütsüz süzülüyor turnalar bu gece yalnızlığa kanatlarında masum bir hasret ezgisi ve ben tozunu silkeliyorum sessizliğimin zaten çok susmuştum zaten konuşabilsem cümleler küfürlere gebeydi dilim doğum sancılarına yatıyordu kan kızılı kundaklanmamış bu sevdanın ninnisi hiç söylenmedi ve farkında mısın ? seni sevecek kadar hiç tanımadım ben uytun .............. |
"hem seni sevecek kadar tanımadım ki"
ayrılık tanıtır bazen
mesela çarparak kapıyı gidişi
ve sonra hiçbirşey olmamışçasına geri gelişi
yabancı bakışları
...anlamsız kaçışları
bir akrebe
bir yelkovana sarılışları
saatler ve zaman suçlanır çoğu kez
her ayrılık tanımsız failler bırakır ardında...
tebrik
saygı dua ile değerli kardeşim...