YAKALANDIM
Gidince dağıttığın anıları toplarken
Akşamsefalarıyla içerken yakalandım Bir sandık hüzün vardı almayı unuttuğun Dilimi hecelere sürçerken yakalandım Rüzgârı mahmuzlayıp sevgi adına gülden Musa’nın iman ile orta böldüğü gölden Mecnunun Leyla’sına adres bildiği çölden Yüreğim ellerimde geçerken yakalandım Nar-i Beyza’m lütfünla döner dünyanın çarkı Hangi yana çevirsen değişmez suyun arkı Yaşam ile ölümün arasında ki farkı Gönül terazisinde ölçerken yakalandım Evsiz şiirlerimi gözlerinde doğurdum Biraz su biraz toprak umut ile yoğurdum Bazen ay ışığını muhabbete çağırdım Penceremi usulca açarken yakalandım Ölümü öldürsen de bitmez ecelle işin Kanatır her yanımı bu vedasız gidişin Kitaplara sığmayan çam kokulu bir düşün Sırrına erdim amma biçerken yakalandım Bazen ıslak güneşi sol yanıma yatırıp Bazen bir uçurtmanın kuyruğuna oturup Birde gemilerimi sığ sularda batırıp Filbahri köpüklerden kaçarken yakalandım |
Ben de sayın Hisbey hocamın sayfasında, şiirinizin bir dörtlüğünün yürek depremine yakalandım.
Sayfanıza savruldum. Hayatta savrulmaktan hiç hoşlanmam fakat şu an çok memnunum bundan...
Bu ne harikulâde bir şiir böyle !
Aman Yarabbim !
Annemle birlikteyiz şu an. O da çok etkilendi. İnanın şiiri sesli okudum ve bitince alkışladı.
Tabi ben de...
Sizi keşfettiğim için çok mutluyum. Şanslı günümdeyim.
Sevgiler şairem, selamlar...