" sana anlatacak hiç bir şeyim yok artık "ben her güneş doğumuna çırılçıplak bakan adamım omuzlarımda boynu bükük yağmurlar gözlerinin yerine bir çift kahve gözlü çocuğu ağlatırım, bu gece annem haber bile vermeden ölür ve sen tam uyuyacağım sıra, düşürürsün göğsünü baş ucumdan yüzümü ay ışığına iliştirmeden son dûamı et bu şehrin her sokağında gölgemi kefenleyecek bir imam bulunur elbet hatrımı soran kadınların elleriyle okşama saçlarımı sana anlatacak hiç bir şeyim yok artık gönlümden giderken, aklıma gelme zahmet ederek afedersin, bütün gülümsemeler birbirine benziyor her fahişe namusundan asılıyor gecelerin karanlık tarafına ve sadece yıldızlar tayin ediyor ağız dolusu küfürlerin istikametini farkında mısın ? biz susunca daha bir güzelleşiyoruz ne sen yalan söylüyorsun ne ben senden nefret ediyorum yalnızlığımı geri çeviremezsin hele bir serçenin kanadından öperek salarsam gökyüzüne bizim buralar bıraktığın gibi değil artık ne bahar yeşilin tonunu tutturuyor ne yağmurlar gözlerinin kahvesini unutturuyor ne çiçekler açıyor ne de çiçeklerle sevişen bal arıları var bil diye söylüyorum, hâlâ sol işaret parmağımda nikotin sarıları var ne olur, saçlarını tembihle ıslak ıslak oynaşarak yalnızlığıma el sürmesin son kez öldür gözlerimi ve gülümse bir sabah uyandığımda, aşk, tükrük saçarak öksürmesin uytun ......... |
söyleyişler ustaca.
serbest bir şiir olsa da hecedeki uyak ve ayak izleri şiire zenginlik katıyor.
tebrik ederim.