" ve ölü kulağıma fısılda "Aşk tandır, Hüzün buğusu Seni en çok seven kaçıncı adamım, Gözlerinde kaç kahvenin hatrı kaldı ? Göğüslerin hâlâ günah mı emzirtir ? Sen söylemesen bile, saçlarının siyahına itiraf ettiririm Kaç zamandır pencereme sokulmayan serçelere bile küsmüşüm Gönül bataklığında yeşil bir kurbağa çığlığında, Ki seninle bakışamam kırmışken kalemini Saçlarımın ak düşmüş tarafını, Kenar mahalle yosması gibi okşaman bir şey ifade etmez İki porsiyon şizofreni eşliğinde bencil bir yalnızlıkla kadeh tokuşturuyorum Üzülsen ne olur, Veya kirlenmiş yağmurlar çalsan yüzüne Başımı yere düşürdüğün günden beri, Küfretmişim aşk’ın anasına, avradına Giderayak martı mutluluğu için, Gökyüzünü maviye boyayasım var Korkuyorum, her fırça darbesi ile gözlerinin kahvesini öldürmekten Beceriksiz hayal dünyamla Bilmiyorum belki yaşlandığımdandır Uzaktan seyrediyorum artık, Bahşiş yapıp dağıttığın kokunu Kapının eşiğinde ne ayak izim kalmış, Ne öfkeli bakışım Haydi bana yakışıklı bir ağıt yak, Ve ölü kulağıma fısılda Bilmiyorsun ya, gülümsüyorum yerli yersiz Adamlığımı kaybediyorum Hoşça kal diyemeden, Sana son kez iyi geceler Ve yarına harcanmış bir günaydın İçini çektiğin zaman, yağmurunu tüketmiş bulutlar gibi kalacaksın uytun .......... |
Aşk'a sövmek..Bir nufte'den gelen sebebine hem de. Etmeyin, hakikat ile cebelleşen, kan revan geceler..dolu yağmur karanlık ile diz dize kirpik içre kahrolan geceler yaşamakta hâlâ bir yerlerde. Gözün kahvesi elâ'sı demeden, göze düşmeden hem de.
Yine de....
Hareketli geldi şiir. Mısrâ'yı dokuyanın (kalemin) daha çok ömrü var gibi. Öyle öyle. Şiirin akışı heyecana işarettir. Yazına duyulan heyecana. Ve ne güzel. Susulacak ne çok dize var bekleyen belki de. Siz haykırmak deyin ben sükûnet.. Ve şiirden alınacak güç. Bunca diri durabilirse rûh..yağmur kar. Heybe taşacak.
Bundan okudum zâten..
Dâim olsun kelâm..
Esen kalınız.