Belde-i Mahrûse
bir çağ deviren / bir çağ doğuran
âşîkârı sır… surlarla örülü, sularla örtülü dalgaların öptüğü, en sevilenin sevdiği… şehre yazıyorum, alın/yazımı “yazın” diye … güneş… gecenin zimâmına hükmettiğinde yaralı gemiler şahidim olsun ki her batış farklıdır ve her doğuş, bir İstanbul göstermez… ay… ayırır dalgalar diye “oyalanır” Marmara’nın kalbinde ki Dersaadet’te martılar balık için değil bir bûselik vuslât için konar denize bulutlar… cemâlini setretmeyi sayarken ar! yâd eldir nazarında göçmem diye nâlân eden göçmen kuşun her diyar Âsitân… kaptansız gemilerin rotası sensin şehirlerin atası sen yaz… kaderin olmak için eder niyaz son/um olmasın der ilkbahar ve Sibirya duasına durur firkatini ölüm sayan kış, yakıştır çünkü! seni görmeyen tek bakış… ey gönlümün ilelebet pâyitahtı kutlu belde, Belde-i Mahrûse! konmadan satırlarına aşkın en eski figürü, ermemeli nihâyete bu şiir! sesi kısık bir bülbülüm iftirakınla ağlatma yâr… gülfemsin hem gülşen hem gülsün ya, hep gül sen. Emre Çam |
"korunmuş şehir" ismi ile münhasır..İstanbul...
bir çağ deviren / bir çağ doğuran
âşîkârı sır…
surlarla örülü, sularla örtülü
dalgaların öptüğü, en sevilenin sevdiği…
şehre yazıyorum,
alın/yazımı
“yazın” diye …
kaldırım taşlarında bile tarih kokan bir şehir ilk gittiğimde boğazdan geçişimi hatırlıyorum dolmabahçe sarayında, topkapı sarayını ve kendimi orda tarihin arasında hatıralara daldığımı .... ve bir hocamız bana ya çok seversin ya sevmezsin ikisinin arası yok demişti...
orda kaldığım arkadaşım saatlerce sesim çıkmayınca beni aradığında "aşık oldum" kelimemle olduğu şoka gülüyorum...
istanbul aşığı olunca şiir bir başka yerlere götürüyor insanı...
kutluyorum kalemini saygılarımla