SAYISAL HAYAT
SAYISAL HAYAT
Sırlar içre, içiçe bir derin sır: Hudutsuz labirent,sonu yok sınır, Dolanır durur hep beynimde fırfır, Şu,sonsuz sayılar içinde SIFIR. SIFIR diyerek geçmeyin sakın ha. Sıfırdan başladı herkes hayata. Ana rahminden geldik de dünyaya. Bilmedik neden ağlaya ağlaya... ... BİR yaşa dek, sadece bön bön baktık. Yedik-içtik, uyuduk yorgan-yastık. Acıktık, ağlayıp feryadı bastık. En nihayet oturabildik artık. İKİ olduk,iki ayak üstünde, Day day durur olduk hayat örsünde. Düşe kalka yürüdük göz önünde, Şifa var kesilen anne sütünde. ÜÇ oldu yaş,tabiatı tanıdık. Dilbaz olduk,bülbül gibi şakıdık. Hayal kurup uzaklara taşıdık. Hayatı güllük-gülistanlık sandık. DÖRT yaşında gözümüzü dört açtık. Çevremize daha dikkatli baktık. Dışarda oyunlar oynayacaktık, Sokaklar çok çirkefmiş,eve kaçtık. BEŞ, mektep yaşımız övgüye değer. İlmin karşısında herkes baş eğer. Bildik,ilim kendin bilmekse eğer, Beş parmak, beşi bir değilmiş meğer. ALTI yaşında bizde azar azar, Mektepliyiz ya olduk okur-yazar. Meğer hep tahta biçmiyormuş hızar. Mezarını insan, kendisi kazar. YEDİ yaşında idik, yedik şamar, İnsan çeşit çeşit,yer damar damar. Yere batanda,göğe çıkanda var. Hayatın zorlukları tomar tomar. SEKİZ köşe olanlar gördük zevkten. Sakınmıyor gözünü aşktan,meşkten. Güya tek bir gün çalmışmış(!) felekten, Haberi yoktu ahirete sevkten. DOKUZ yaşında neler gördük neler. Dokuz köyden de doğru söyleyenler. Nedense kovuldular birer birer Çoktur dokuz doğurduğumuz günler. ON yaşına gelince biter oyun. Çocukluk son bulur, değişir huyun. Uzarda uzar artık akıl boyun. Depreşir damarlarında öz suyun. ONBEŞ yaş,başında kavak yelleri. Boşalır gözünden, sevda selleri. Bitip tükenmek bilmez emelleri. Karadır göz, aşar tüm engelleri. YİRMİ yaş,delikanlılıkta zirve. Yürek yangın yeri,aşk kabı cezve. Kızgın kumda pişer şekerli kahve. Kırılır fincan,elde kalır telve. OTUZ yaş en verimli çağdı artık. Kazandık,kaybettik,battık ve çıktık. Gün oldu,bir pireye yorgan yaktık. Acı-tatlı ne varsa,az-çok tattık. KIRK yıl, kılı kırk yararak koşturduk. Bazen sebepsizce coştuk, coşturduk. Gençlikte, gücümüzü konuşturduk. Kırk yılda ne çileler savuşturduk. ELLİ yılda ele ne geçti bir bak. Arttı çoluk-çocuk,torun-tombalak, Hayata sımsıkı bağlısın ancak, Avcunda yorgun kalbin;kırık tabak. ALTMIŞ yaş; alan almış, satan satmış. Hayat,sadece altmış yıllık tatmış. Akşam güneşin de erkenden batmış. Yaşlılık kapıya tez gelip çatmış. YETMİŞ olur yaş,iş biter,fiş gider. Yorgundur yıllar, omuzlara biner. Hastalıklar dağ bedeni zapteder. Gayri yaşamak ölmekten de beter. SEKSEN sene sonra artık üç ayak. Tek dostun bastonun sana dayanak. Kır düşmüş kirpiklerin ıslak ıslak Dalar insan maziye ağlayarak, DOKSAN yaşında nefes alıyorsan, Elin kaşık tutuyor,birde toksan, Dalak,böbrek,safra olsa da noksan. Ne mutlu sana, hâlâ yaşıyorsan. YÜZ olsa yaş,yüzüne bakan olmaz. Kapanır kapılar,açan bulunmaz. Meyvesiz ağaç dalına kuş konmaz. Unutulursun,kimse adın anmaz. ... BİN yıl yaşasak ne olacak peki; Ecele çare bulan mı var sanki, Er ya da geç gelecek emr-i vâki İnsan fânidir,bir tek ALLAH Bâki. MİLYON milyon yıl yaşasak sıhhatle. Mutlaka ayrılacak tırnak, etle. Sonsuzluğun sahibine hürmetle. Teslim olmalıyız samimiyetle . MİLYAR yıl ömrümüz olsa ne yazar. Değil mi ki insana mutlak son var. Mezara dek değil,sonsuza kadar, Yaratan ALLAH’ dır bize gerçek yâr. Unutma, dünya bir imtihan yeri. Olma sakın Hakk’a karşı müfteri. Yükün olsun ki helâl kazanç teri. Sağından verilsin amel defteri. Ömür gelip geçiyor vızır vızır, Hayat imtihanın önünde hazır. Kirâmen Kâtibin omzunda nâzır. Kusur sende ise ne yapsın Hızır. Hiçlik aleminde sıfırken insan. Ahsen-i takvimle en büyük ihsan. Aklını başına al,olma nisyan. Mahkeme-i Kübra’ya gelir dosyan HAKK’ı,ara,bul;olma aklı kısır. ESMÂ-ÛL HÜSNÂ Zât’ına münhâsır. Onunla açılır semalarda sır. Bundan ötesi,SIFIR elde SIFIR. EVVEL ALLAH,ÂHİR ALLAH.BİSMİLLAH. ALLAHÛ ALLAH, HÛ ALLAH, HÂYY ALLAH. EŞHEDÜ ENLÂ İLÂHE İLLALLAH. Affet bizleri YÂ RABBİ,İNŞÂLLAH. (Âmin ecmain) Kemal KARAPIÇAK- ÇORUM |