AH İSTANBUL
Vardım Sultan Ahmed’e, göğsüm şöyle kabardı
Lâkin Ayasofya’da birden içim karardı Ateş düştü gönlüme rengim soldu sarardı Ruhunu almak için hain plan kurulmuş Fütursuzca kalbine paslı neşter vurulmuş Haç saplanmış sinene nedir bu kara yazgın Ah İstanbul seninle kâh mutluyum kâh üzgün Her yanın şehit dolu adım başı evliya Sen mübarek beldesin başlarda taçsın güya Lâkin sana görmedim ne edep nede haya Sahabenin üstüne kurulmuş bir kerhane Nefisler körlenirmiş sudan ucuz bahane Ziyaretçi akıyor arsızca azgın azgın Ah İstanbul seninle kâh mutluyum kâh üzgün Bir yanda Eyüp Sultan diğer yanda şüheda En güzel müjde için canını etmiş feda Kimisi baharında dünyaya derken veda Zamane; fatihasız, geçer günde kaç defa Yitirmiş şuurunu kalmamış ahde vefa Kahrolur kutlu şehir yaşar halinden bezgin Ah İstanbul seninle kâh mutluyum kâh üzgün Hüsnü ÖNDER |