Şırnak bozulmuş diyorlarKöşe kapmaca bir arayıştır Şırnaklı hallerimdeki sensizlik sonrasında kayıplara karışırsın. Şehir mutasyuna uğramış diye geçiştirirsin kendini... Sokakları ya Roboski’ye çıkar , yada sensizliğe. bir ramazan sıcağında, cami avlularında iftari bekleyen amcalar gibi bekliyordum seni. Kaç ezandır gelmediğini bile bile... Ve Belediye Parkı’nda sipariş edilen çay sayısı, Mezarlık duvarlarının büyüklüğüyle orantılı olmuş. Ben ise oruç oruç sevdalıydım sana Bu şehir yabancılaşıyor bütün yabanlığıma Hani seni düşünürken Çarptığım bütün lambaları var ya onlar gibi karanlığım... papatyanın ihaneti gibidir bu intihara soyunan bişenkli başım. . ve akar ortasu’da akan cesetler çayı Ben kaçağım bu şehirde sevgili. Kimliksiz yanımla, askeri bir noktada bekletilmişçesine... Şırnak diyorum, Çocukluğumun salıncaksız heyecanı. palamut ağacında bir iple sallanmak. Ve her özlem intihara bir adım daha yakınlaştırır. Parksız geçen küçüklüğümün .. Yırtık pantolonla tepelerden kaymaktı Farklı bir kente yolculuğum. Şimdi bir termik santrali gibi öksürüyorum. üşüyen avuçlarımda yanlış çalan senfoni gibi Görültü kirliliği yaratırım. Şırnak, Yüreğimin yukuşunda tırmanamadığım lastik ayakkabıyla kaydığım Kafamda nuhun gemisinde seni kurtardığım sevgili yanım Şırnak bozulmuş dedikoduları yayılmakta. Ama ben buzulmadım sevgili.. En cok ta bozulmuş yanını sevdim. seni her halinle her yanımla... Ta ki bir avuç toprak olana kadar Şırnak olurcasına seni sevdim. İzzettin Coşkun 12.07.2013 |