Beşir'in DüzüŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Anadolu’da bir köy meydanı...
Rüzgâr kır saçlarını dağıtırken toprak damların Dilinde bir sığırtmaç ezgisi Takaları yalarken ıslık sesi Abanmışken Beşir’in düzüne Bozhöyük’e karşı duran şu tepe Arz-ı endamıyla caka satar Serilmiş sere serpe Hacer’in saman alevi elleri Bir nar çuvalının zulasında öpmüştü Ali’nin Şah damarından tinini On yedisinde Bıyıkları henüz terlemiş Ve çok olmuştu zahir çeliğe su verileli Beşi birlikler, aynalı bilezikler kolunda Halayıklar serilmişti yoluna Başlık parası bin akçe İki dönüm zeytinlik… Beşir’in Düzü’nde yakılmıştı kınası, Dört gün dört gece Mevsim Kankarası nar/bozumu Römorklar dolusu gelinlik kızların işvesi Hoplatırken yürekleri Alınlarında boncuk boncuk ter Al kanlara b/ulanırken Libas elbiselerde nar lekesi Beşir’in düzünden yayılırdı Burcu burcu lavaş ekmek kokusu İlk bu düzlükte duyulmuştu Oğlu Muhammed’in doğum muştusu Eyvanda dövülürken yayık ayranı Şehadet haberini başefendi vermişti… Bir al bayrak dikilirken evin damına Biri de dikildi Muhammed’in kabri başına Ne zaman inilse bu bayıra Yüreklerde romatizmal bin sızı Yakardı derinden derinden Unutulur dört mevsim nevalesi Harman hasat neşesi Sunağında agular içiren bu meydan Bin vehimle hüküm sürüp Meydan okurdu zamana Yeniden yeniden |