SENTETİK AŞKŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yazmasam, çıldıracaktım... Ne olursa olsun yazmalıydım. Saçmalama pahasına sarıldım kaleme...
paydos zili çaldı...
şimdi en yorgun vaktidir aşkın. makinalara, dişlilere harcanan umuttan, kumaşlara, nakışlara dökülen emekten ne kalmışsa geriye bir pastanenin soğuk, kirli ve rahatsız sandalyelerinde paylaşılacak... bahçeli ev hayalleri, erkek çocuk, kız çocuk hikayeleri... gecekondu kapısının hüzünlü gıcırtısına babanın sorgulayıcı ananın kaygılı bakışlarına kadar sürecek... üç odalı ev özlemleri dolduracak yoksul ceplerine benzeyen yürekleri usulca tutuşan ellerdeki ter, gözlerden akmayan yaşların tercümanı... elleriyle ağlayacak iki yürek... sonra sitemler başlayacak babaya, patrona, düzene... derken, ucuzluktan aldığı, üstündeki yazıda "su geçirmez" yazan ve fakat kızın sudan hep uzak tuttuğu "markalı" saatine bakıp irkilecek kız geç kalmışlığın korkusu, ayrılmanın hüznüne karışacak... durağa kadar vuslat yaşayan eller ayrılık hüznüyle yüreklerine benzeyen yoksul ceplerine sokulacak. son bakışma da otobüsün gürültüsünde kaybolup gidecek... sonra tekerlek dönecek, kız gidecek ve delikanlı umutlarını yeşertmek, üç odalı ev hasretini dindirmek sevdiğini mutlu etmek için karşı kaldırıma geçip şans oyunlarına yatıracak doğmamış oğlunun ayakkabı parasını... Yüksel Hoca |
güzel şiir...
tebrikler...