Kum Saati
kum saati kırılganlığında
kendi seyrine dalıp hüznüne ağıtlar yakan görmez misin yağmur bulutları düşmüş gök rengi gözlerine bir ağlarsan vay haline derim o zaman o yerin o göğün üstelik hal bilmezin biri de çöl akrebi gibi girmişse koynuna de hadi susma derim o zaman akıt gözlerindeki zehir zemberek hüznü şimdi karanlık eken ellerinin güneştir hasat vakti koy ilk şafakla yıkasınlar seni akıp gitsin üzerinden iftira gibi atılmış yazgın bir parçada sen çal herkes gibi yıldızlı geceden al dilinin ucuna en güzel yerini gör bak nasıl çoğalacak çözülmez büyü gibi dudaklarında ayın ışıltısı meleklerin kanadında unutulmuş bir masal değilsin seyret kendini o dağılan kum saatinde sen boşa akıp gitmeyen kutsal bir zamansın |