Ah Süveyda...Sana yazmaya aç olduğum şu günlerde suskunluğumun dilsizliğini dağınık kalan kelimelerimi hoş gör Bir dirhem umut miktarı gülümse kafi ve ellerin uykusuzluğuma çare susma dedi Maşuk Ve devam etti Süveyda Senden sonra salaştı üstüm aklımın en uzun adımını atarken kaçakçı bir gülüşün üstüne yağar illegal düşlerim ki iki büklüm olur soluklarım Dilin damağa yapışmasında hudutsuzca içimden içime ve içine bağırarak tüm sorularımı daha kordonu boğazımdayken boğazlıyorum gürleşince yüreğim kaburgamı zorlarken atışı Yokluğundaki yok olacağının düşüncesindeki ısırıktı dilimde kalan masa örtüsündeki parmak izlerimizle Tabanımdan sızar kanın sıcaklığı ikiye bölünür bedenim çözümsüzlüğün bir bilmecesinde kıvranır umutlarım içim içime sığmaz titrer bedenim Ah be Maşuk(um) Bilmez misin böyle durumlarda paniklerim elim ayağıma karışır yan yana getiremem iki kelimeyi dudaklarına iliklenirim devrim olur ülkem bölünür Ve Bir çocuk sureti düşer gözlerime ayağı çıplak saçları sabun kokulu ki elleri toprağa gömülü başı dizlerinin üstünde minik yüreğinde kocaman bir yangın yumağı bir çocuk iste güneşten yoksun bedeni üşümekte Ki Maşukum Bir ağırlık çöküyor kelimenin kaburgasına üç nokta da bir başka dağılıyor saclarım ellerinin arasında Astarsız bir bakış ki gözlerim bakışını kaçırdığım zamansız bir ülkede uyku kadar ölelim dedi Süveyda Senin uykun benim kuyumdur dedi Maşuk Ve sustu zaman son-su-za GölGe ... |
Her bir mısrası Olağanustu
öle akıcı öle içtendi ki ağlattı beni :)
Ayakta alkışlıyor dizelerinizin onunde eğiliyorum ustam..