geceler
gün,geceye döndüğünde,
başlar inceden yürek sızısı... dağıtmak için ruhunun efkarını, birer birer sorguya çekersin düşlerini... titrek bir mum alevi gibi, sağa sola oynaşırken hayallerin ’’neden? ’’ çığlıkları atar ’’yürek’’ gecelerde; anlamlandıramadığın cevaplarla sebepsizce acır için ve ruhun sancılarla kıvranırken zehir zemberek sözler gelir dile; gelir de, paramparça sükut hırkaları giyersin kırk yamalı sevdanın kırıkları görünmesin diye... ağırdır geceler... dört başı mamur mermer saraylar misali... oysa, yalnızlığın , at koşturur içinde, yanılgılarının , tiz seslerini duyarsın yankılanan duvarlardan; eğilir, bükülür,karışırsın... bir de, korkularının taş kapıları çöktümü üstüne, ezilir kalırsın.. ve, biraz da balçıktır aslında geceler... kara, kapkara... yağmur kokar mevsimsiz... yeni ıslanmış,toprak kokar... aslında, hasret kokar sevgiliye... misk-ü amber zannıyla solumaya çalıştıkça kokusunu buğusuyla genzin yanar; tıkanır, nefessiz kalırsın... o nefes ki aşk!... bir yudum sevda diye ciğerlerin parçalanırcasına çekerken içine, boğulur ,dağılırsın... boğuldukça çırpınır, çırpındıkça batarsın, yalnızlığın en diplerine... sevdanın s/onsuz ücralarında, ’’seni’’ kıpırdamaya çalışırken için, ’’bana’’lar kendini kanatır gecelerde... saklandığın harebe köşelerde, yitip giderken ’’sana’’ lara ’’ben’’i yalnız bırakırsın... nereden ve nasılını bilmeden girdiğini aşk labirentinde kaybolmuşluğun bundandır hep... sessizce, kimseler duymasın avazını diye, katran karası hissizlikle sıvarsın yüreğinin sesini; hapsettiğin gözlerinden düşen damlalar, k/ayıp kelimeleri tutuşturupta çıra misali, kıvılcım olup yakarken içini, solgun bakışlarını ölüm sessizliğine kaparsın gecelerde... gecelerde... ’’ben’’ yorgun... ’’biz’’ bitik... ’’baş’’ta, kırk yamalı bir sevda, karabasan gibi çökmüş bedenine koşsan kaçamaz, gitsen varamazsın... ve, anlarsın ki... yitip gitmiş düşlerini, yaprak yaprak savururken gerçeğine, sükutlarla, donmuş anılarının dehlizlerinden çıkmaya çalışırken, bu ’’son’’ dediğin, ama!.. diyemediğin... ve her seferinde söndürüp, yeniden alevlendirdiğin umut ateşiyle körükleyip, geçmişinin küllerine sarıla koklaya, kendini yakmakmış oysa aşk... velhasılı kelâm demem o ki, geceler gün sayarken vuslata ben ’’A Ş K’’ la d/ağlanırım ’’S E V D A M’’a... |