ÇARE/SİZ... aşk çölünün sürgününde, kavrulmuşken biçare yüreğim, su diye, selamının nemine bile hasretken, bağrımın kör yangınları geçer miydi... sus oldun... dinle sevgili!!! derbeder yarınlarım umutsuzca debelenirken s/ensiz ömürlere, can çekişirken lisanı aşkım kefeni biçilmemiş küflü yitiklerde, kifayetsiz cümlelerdeyim şimdi... yine de ah etmem... pustum; s/us oldum... amma velakin!... alev olup yutarken nicesini karasevdanın nefesi senide yakmaz mı sanırsın ey yar!... gün ola harman ola... sustum!... ’’ateş kanatmaz ; yakar’’!... bir bilene sor dediler... ve, dedi ki bilenler: gül dikeniyle deş yaralarını , kanasın; aksın kurusun. budur derdinin ilacı... gül dikeni işlemez ki sancılarıma; bilmezler... bakışlarının hançerini sapladım; yetmedi!... sözlerini mızrak ettim; deldi geçti de, bitmedi!... inadımın kahrolası aleviyle yaktım bendeki seni; sonsuz sevdamı yaktım.. kül oldum savruldum s/onsuz gizlere, ve, bildim ki, ben bir Anka kuşuyumdur aslında... sancılı da olsa doğuşlarım; geçmişimin tırnakları acıtsa da canımı; yeniden var olma zamanıdır bugün... belki farksız, belki bahtsız yarınlara... VE ŞİMDİ... bitirdim esaretimi... köhnemiş filikaların, küflü prangasındaki sevdalıklar bitti... artık, orsa alabanda; pupa yelken gitmek zamanı... K/afta ki Anka misali... ’’s e l â / m olsun UMARSIZLARA’’!... Okaliptus_ |