YAZMASAM
gözleri dünyayla kirlenen her dimağ gibi
masumiyeti çeyiz sandıklarının dibinde bıraktık çoktan ölmüş olan saadetin ardından dudaklarımızla kaç sigara yaktık kehanetler,beddualar,helalleşme fasılları,tevbeler ve pişmanlıklar... kara bulutların yağmur haberciliğine inandık içimiz kararsa dahi insan bir kez kör inanırmış sonra görerek inanırmış ya hani hangi öğretiden duydumsa artık bunu... artık körlüğüm de aşkla yitip gitti fakat yine de yeni hayallerin içinde gayet şık durduğumu gördüm poz verirken denize... hala yakın gelmiyor değil beyaz gelinlikliler ülkesi beyaz gelincikler gibi de değil üstelik zaten artık gayet de oturduk hayallerimizin koltuğuna sigarayı da bıraktık,hesaplamaları da... çünkü yasaklandı benim hüzünlenme ihtimalim buna içten içe sevindim ama ondan gizli hüzünlendim ne yapabilirdim meyyalim biraz hüzne hastane beyazlığını,azraile olan öfkemi, sonra platin demirlerle ertelenmişliğimizi... ise hiç anlatmayacağım çünkü yaşamak başlıbaşına velinimetken ve kıymettar bir hazineyken yatıştırıcı gülüşü yarimin yarımın onda biri etmez hüznüm sadece korktum dokunduğum bir elin daha yanmasından korkma dedi ölmedim dedi geçecek dedi bak bir pazar daha geçti dedi Adam, Sana kavuşmaya geri sayarken-bilmem kaç şafak vaktidir kalan Düşlerimi yakana iğnelerken de söylemiştim: "Zaman hiç bizim istediğimiz gibi akmaz" Bir pazar daha geçti Bir pazar daha düştük hasret hesabından Kaldı bilmem kaç pazar daha... Sabredelim sevdiğim başka bir yol biliyormuşuz gibi |