boş/luk..yüreğinden geriye saymak gibi ben… boşluk,boşluk… sabırsız günlerin telaşında, avuç içlerimden taşan sularla yıkıyorum yüzümü/yüzün gibi takatsiz direnişler gösteriyorum diz kapaklarımı çekerek kendime ki sabrımın taşı da yetmiyor, yeniden öğrenmeyi bir kelimeyi… işte bu yüzden derin bir boşluk olarak kalıyor yüreğimde adın eksiliyorum, çoğaltmaya çalışırken kendimi kabuğun,soyulurken güneşsiz sana benziyorum değil mi? her günün sonunda. bir gece daha, gel otur yanıma ve ç-al senli bütün anılarımı antlaşmalarımı… ve bil ki sevgilim olmayan sevgili iyot sabahlarında, kumdan kulelerimiz yıkılıyordu ki savunmasız ordular gibiydik her yeni güne başlarken biz/siz sen/siz kimse/siz… sokağa çıkmalıyım şimdi. çıkmazları terk-i diyar edip dönerek tabelaların köşesinden ve bilerek daha da dışımda yaşadığımı kim bilir belki belki -siz kim bilir sana gelmeliyim… yalnızlıktan çok korkarım bilirsin belki de sırf bu yüzden hep -imiz maviyi yarıp derinden gömerek kumlara kendi içine çekilmiş bir deniz bulalım bir başlangıcın sonu olan bu yerde ki boşluğa düşünce kelimeler/imiz erken kalktığımız sabahlarda erken terliyor bedenlerimiz kasık ağrılarımıza inat sıkıp hüzünlerimizin kemerlerini ben, yokluğunda mecnun değilim hayır. bir notanın içinden çıkıp gelen de değilim. beklenmedik bir an/gece ki o gün,bir yağmur yağıyordu ve bu yüzden bir şiir yazmıştım hayır gülde almadım sana gül mevsiminden önce hiç üstelik korkunç bir boşlukla dokundum bir gece tenine/sesine ki sana benziyordu her şey odan/omuzlarına kadar yarı açık perdeler içine kadar koyulaşan boşluk karanlık mutfak çabuk ol/gel kaynıyor ve taşacak su dök ve yak istersen ama bu sen ol… yüreğimi bir boşluğa döndüm ve çektim kendi içimden/dışıma kadar ciğerlerimi/ söylesene şimdi ben ne yapacağım? İtiraf ediyorum acemiydik ödülü de hak etmiyorduk işte bu yüzden gitmenim zamanlaması güzeldi ki ilk kez yalan söylüyorum seni hiç özlemedim… (…) |
seni hiç özlemedim derken..