sana/sadece sana..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın gümüş öykülerde, dilimiz düğüm düğüm. yetişemediğimiz sağanaklarda, kırık şemsiyeler gibiyiz..rüzgar, yarım bir cıva gibi süzülürken saçlarının kırıklarından, Işıklar içinde dokunuyorsun, geçmişle yüzleşmelerine..
(...) "dahası mı?" bileğinden tutup kolunu kazağının, avuç içlerine kadar çekiştiriyorsun tel tel saçlarında belirgin nefret hali.. ya gözlerin, dumanına inat sigaranın dimdik yerinde üstelik hiç kapatmıyorsun artık… dizlerini dayayıp karnına, göğüs hizanda tutuyorsun sıkı sıkıya.. kendini, bir deprem/sel/fırtına ya da daha görünmez bir felakete hazırlar gibisin... "gelişi güzeliz" en çok bu gün üstelik.. tırnaklarını çıkartıp, ve kırıp kanatlarını kuşların tuhaf intikamlarla değiştiriyorsun seslerini ki gün/yüzü görmemiş büyülü sözleri unuttuk kesildi yolum/uz. geç kalacağım bekleme beni. baş kaldırıyorum şimdi sivil itihatsiz sensiz ve sessiz çünkü kıymeti kalmıyor devrimci hitabetinin.. unutuyorum ara geçişlerde sana neyin yakıştığını mavi ve kırılgan ses hali, hafif dağılmış saçlar, kendinden emin bir duruş ve yorgunsun artık… midem ağrıyor, asit ve süt dengesi ve şüphe dilime bulaşıyor zehiri damarlarımdan aklıma yürüyor büyüyor orman orman… "gözlerini açma!" devriliyor kelimelerin ve telaşların bulaşıyor ayaklarına, sen sarmaşık gibi çekiliyorsun hücrelerine ki ben tutamıyorum avuç içlerimle yakmadığım ışıkların karanlığını… iki dudağımın arasında, dilimle hapsettiğim bir ses kadar belirgin şimdi…... "eğer şimdi!" gidersem… anlamadığın ne biliyor musun? kalmanın konuşmak olmayacağı... Islak tedirgin ve terli bir uyku kadar kısa ve bir o kadar tatminsiz rüyalar düşer gözlerine ki saçların bile aldırış etmez buna…. dağılıyorsun… kurumuş her şey gibi. kumdan kalelerinle yakıp gemilerini yeniliyorsun bazen kendine bile... yazılarını okuyorum sonra okuyorum yazılarını. nefes bile almadan, AKciğerlerine yapışmış kırıntıları heveslerinin ve dilinde intikam yeminleri kısılıyor sesin terliyor parmak uçların keskin tırnak izinde.... özgürlüğü sevdin ve çocukları. ülkeler sonra sınır sınır bir ada, bir gün mutlaka bir kıyı hiç ayak basılmamış ki kasaban hep oldu evet… son putu devirip, bozup tövbemi, alçıya alıyorum yüzümü yüzün gibi... (...) |
geç kalacağım
bekleme beni.
baş kaldırıyorum şimdi
sivil itihatsiz
sensiz ve sessiz
çünkü
kıymeti kalmıyor
devrimci hitabetinin..
Beni böyle sevdi.kim bilir onu biri nasıl büyük bir aşkla sevecek düşüncesi belirir içimde ben idalerim peşinde
özgürlüğü sevdin
ve çocukları.
ülkeler sonra
sınır sınır
bir ada, bir gün mutlaka
bir kıyı
hiç ayak basılmamış ki
kasaban hep oldu evet…
Saygılar