Solan Yazmalar
Amanos’tan bakınca ovaya, görünmez solan yazması. O ovanın fakiri, dertli anası. Bebeleri aç, Rızk için vuracak toprağı. Sabah ezanıyla çıkar savaşa, silahı kazması.
Hem kazma hem de hayat yükü var omuzun da. Yinede uzamaz tarlanın yolu, aşılır bir adım da. Her yevmiye biraz ekmek, biraz umut demek Ne çıkar, bir gün daha yansın Güneş’in bağrında. Tarla yerinde durur teslim savaşa. Toz duman savrulur, kazma kalkınca şaha. Bu savaş ekilenden, yapışkan, ayrık, pıtrak ayıklar. Asker ameledir bu sefer, vurulan toprak ana. Toprak ana vurulduğuna yanmaz. Amele de anadır, onun gözyaşına içi dayanmaz Bilir, aç bebelerin gözü yoldadır. Gönüllüdür yenilgiye, masumlara kıyamaz. Ne yapsın, savaşır ova kadını. Eri kahveye sinmiş, atmış zarını. Hatırlamak istemez, ellerine kına yakılan günü Bir gamsıza yar olmuş tüketir canını. Oysa al yazmasına oyayı ne umutla işlemişti. Çalışmak gam değildi, mutluluk dilemişti. Daha kınası solmadan, vurmuştu eri ona Şimdi güneş yaksa ne olur, sönmedi hala yürek ateşi. Demişti babası, koca evinden dönüş ancak! Mezara. Annesi ağlıyordu, katlanmak zordu el kapısına. Bir yastığa baş koyduğu eri, hala el gibi madem Öyleyse neden kına yakılarak, kurban olunurdu kocaya! Ataya kocaya hesap sorulmaz ayıptır. Kadının her duygusu, burada kayıptır. Evlat için çekilir, ne gelirse başa. Hem vurur hem dertleşir toprakta ana. Toprak ana sabırlıdır, dinlemekten usanmaz, Kadına yüklenir çok cefa, ona katlanmaz. Bilir analar, evlat için savaşır, Oda evlat der insana, vurulsa da dertlenmez. Yükseklerden görülmez ovada solan yazmalar. Yolcular geçer gider, bilmezler nasıl yeşerir tarlalar. Rızk toprağa karışmış, ararken kadının elleri nasırlaşır. Umutla yeşeren başaklar, kederle olgunlaşır. |