__EVE giden YOL__Yürüdüm kalemi kırılmış dünyanın topraktan arındırılmış sokaklarında... Sokak lambalarından süzülen ışıkların vurduğu agaçlar, sarı yeşil başkaldırıyor alaca karanlığa... Yapraklarını dökmüş kuru çalılar, dünyanın en güzel sanat eserini yansıtıyorlar, mihman kaçamak bakışlara... Ve yürüyorum karanlıkta bana doğru gelen yüzler, ben onlara,onlar bana yabancı geçiyorlar yanımdan... Köşe başları,duvarlarına yaslanan,saçları jöleli küfür dolu ağızlı gençlerin esiri... Pencereleri açık evlerden akşam ajanslarının,uyuşturucu fikir bombardımanları... Yanık sos kokuları burnumda soluduğum... Zıt kutuplu hayat merdivenlerinden felaha çağrılar yükseliyor minarelerden... İstemedende olsa bilinmez birinin acısına şahitlik ediyor gözlerim, gölge misali cama dayamış yüzünü,misafir bekleyen bir hali var.. dönülmez akşamın hüznüne tutulmuş gözleri, yanaklarından damla damla yaşlar süzülmekte... Kim bilir canından hangi can koparılmış...? Kimbilir beklediği sadece beklemekle kalacak olanmı...? Ötelerden sazlı,sözlü,kornalı kahkalar gelmekte kulağına, yaşlı gözlerinden tebessümler bırakıyor hafiften, ve acının vahyi iki kelam düşürüyor yüreğine... ’’Dünya ne garip,hayat ne garip’’... Yürüyorum ayaklarım ağır aksak yol almakta... Yüreğimdeki yangın,kuşların öksüz mırıldanışlarına karışıyor.. Gök yüzünün bütün maviliklerini yırtmış karanlığın yükleri, omuzlarımda... Kulağımda dünyanın en eşsiz melodileri çınlıyor bir hafızın nefesinden... Durup durmama arası bir kararsızlık... Elim yüreğim üstüne... Başım toprağa... Kulağım sese... Ve ben yürüyorum... Bir ses eşsiz melodilerin tınına karışan, anne diye ağlayan bir çocuk... Ardınca sorulara cevap arıyorum... ’’Doğuştan ölüme şefkatemi ağlıyor insan’’...? Yolculuk bitiyor ve evin kapısında kapı ziline gidiyor ellerim... Bir an duruyorum ve şu soruyu soruyorum kendime, adımladığım yollarmıydı..? yoksa kendi zamanımmı...? .. . 06.05.2013 Muharrem Küçük__Kendinol |