Sılaya Hasret
İçimde ne fırtınalar kopuyor
Kasvetinde boğulduğum... Mağrur bakışlı gecelerin ayazında Ürperiyor çilekeş yüreğim. Bir an duraksıyor,fark ediyor Özlemin getirdiği hırçınlığı Yürek bu..!Görmese de biliyor Kaç ummanda bir kayık olduğunu. Dalgalarını seriyor yurduma Hüzzamlı şarkıları ele veriyor Saadetten yoksun ruhaniyetimi. Her geçen gün büyüyor Azaba muktedir serzenişlerim. Gurbet iklimlerden gelen Rüzgarlar ele veriyor gözyaşlarımı. Ve arttıkça artıyor sılaya hasret Yetim çocuğun mütemadi feryatları gibi. Kuytu köşeler bağrına basıyor Düşüncelerimin karanlığında beni. Vuslatı geciktiriyor demir hudutlar Riyakar gürültüsü çalınıyor kulağıma Ansızın kapanan yollardaki gürültüler... Geçit vermek istemiyor toprağına Nedeni bilemediğim hudut kapıları. Nasip olmuyor bir türlü gitmek Şanlı Mehmet’imin yurduna. Çaldıkça çalıyor her şeyimi Hüzne mesken yollar. Ah be anadolum,diyorum Acı vaveylalarla çırpınırken. Burnuma başak kokuların geliyor Buram buram tüten sevgi dolu aşların... Aç kalıyorum Tuzuna biberine ekmeğine Lerzan alevlerde kavrulan tahassürle. Çetin sınavlardan geçiyor İkilemlerde kalan kalbim. Ağlamaklı oluyorum her seferinde Boğazımda düğümleniyor Anadolu’m,öz vatanım deyişim... |