Söyle Azize, Sen Kaçımızı Birden Terk Ettin?
1)
Azize beşikten mezara kadar bir bakıştı Öncesine yabancı sonrasına ise kapalıydı “İnsan” dedim Azize’ye “Anaların karnında taşıdığı bir Tanrı’dır!” Kundağa sarılınca melekler korosu Büyüdükçe insanda toplanan n’isyan… Yaşadıkça tevbeler ve yoldan çıkışlar toplamıdır! İnsan, şeytandan fazla melekten eksik… Aşk’tan yana ise nasibince bir nasipsizlik sofrasıdır! 2) Bir günahkarın yüzüne günahlarını vurarak ayrılmak da günahtır Bir itibarı bir günaha bakarak harcamak da… “Ben”in içindeki “benleri”, kendin sandığın başka bir “ben”le örterken bir “ben” iyle batan insanı kaldıran da yine başka bir “ben” idir İtibarımı hiçleştirmek yerine yoğursaydın Sınandığım bir günahın tevbe taşı olsaydın Benden alınıp sana verilmeyecekti. Keşke sınanmadığın bir günahın Aziz/es/i olmasaydın! 3) Sonra anladım Azize benden giderken yalnız değildi Ben de onsuzlukta yapayalnız kalan değil! Kalbimdeki acılar ise kalbi acıyan herkesin acısı… Peki ya Azize?... Bütün suçlayanların, kınayanların ve gidenlerin yoldaşı!... 4) Kalbime anlayış diledim Anlamadan arınamam Kendimi yaralamadan kimseyi yaralayamam Ki “Azize yaraladın beni” dedi “Yaraladın kendini” demedi Anladım, yarılma nedendir? “Başlayan her şey biter” diyenler Biten her şeyin bir başlangıç olduğunu söylemediler! Ne bitiyor ne başlıyor bilen var mı? Bak beni de Azize’nin gözünde bitiren Kendi gözümde başlattı! Öyleyse başlayan her şey başka başlangıçlara açılır! Biten ise bitmeyişlerdir! 5) Cehalet yargının cüppesini giyerek ayrılığın trenine bindi ve gitti! Artık kendi ilmimi ve kendi elemimi bileceğim Madem onlar Allah’ın veli kulları ve Kitap ta onların yanındadır; Öyleyse ölümü talep etseler ya! Yaşamak yargılanmaktır madem! Yargıları değil yangınları talep ediyorum. Şehirleri bir birine katan yangınları… Örgütleri dağıtan Riyayı ve çıkarı bozan Devleri tehdit eden ve silahları ateşe atan… Kadına ve erkeğe ayrı ayrı değil yan yana ve yana yana bakan bir dostluğu… Çocuğu dedesinden ayırmayan bir huzuru Serçeler kadar şehirli, kırlangıçlar kadar göçebe Güneşin ve yağmurun dansını talep ediyorum! 6) Azize’den öyle büyük bir yükle ayrıldım ki! Öyle büyük bir veballe kaybettim ki onu… Gitme bile diyemedim! Toplumsal şiddeti kamu diye yutturanların arasında geleceğimizi kurarken Gündelik hayatı toplu bir kayıtsızlığa çağırırken Tanrılar! Allah’ın değil orta sınıfın konforu ile ahlaklanırken… Çıkar ilişkilerini iyilik maskeleri altında gizleyen bir hayatın tam ortasında hem de… Azizenin beni, ezilenleri örgütleyen beyazların arasında Nasıl bir bozgunla bıraktığını bir anlatsam? Kendi pisliğimi, alçalmışlığımı ve karanlığımı sırf sahiciliğimizi örgütlemesinler diye kaçırdım onlardan! Vicdan ve barışla tecavüz ederlerken bedenlerine ezilenlerin! Ruhlarımızı gömdük alnımızın en düşünceli çizgilerine Biz kaybolsak da kaybetmedik, Esad’a böyle anlattım! Şimdi gecelerini ve sabahlarını kafama dikerken bu şehrin! İçim günde beş kez kanıyor! Ayaklarım boynuma sarılıp “gidelim” diye ağlıyor! Dur diyorum hep içime, dur! Bizden hep oyun kurmamızı istediler. Bir kere de oyunu biz bozalım Azize! Ne olur, gel öyleyse… 7) Azize beni terk etti, söyleyin, onu nasıl bulurum? Hep aynı zindanı tavaf eden ben Söyleyin, kanatlarımdaki bu zincileri nasıl kırarım? Bana sıkıntı veriyor başkalarınca kurulan bir dünyada yaşamak! Sensiz alışamadığım kentlere ait olmayan ben Gecelerine nasıl dalarım, sabahlarına nasıl kalkarım? Bu ait olamama, bu en yakınındakine yabancılık çürütüyor beni Ben senin kardeşindim Dostundum ve de sevgilin… Yoldaşındım öğrencindim ve de özleyen… Hatalı, günahkâr ve de tövbekâr Söyle Azize, sen kaçımızı birden terk ettin? Ah Azize, ellerini bir kere tutmadan ölmek istemiyorum! Şehrin kapıları kapalı kalpleri ise yabancı işte Ben açık kapılardan bir dost olarak girmek istiyorum. Ben sınandım Azize, kelimelerim kan içinde… Ne kadar vurdum ne kadar vuruldum bilmiyorum Ama yaşadığım kadarı ile “Secdelerimde ve dualarımda Mezardan doğunun aydınlığına geri gelenlere… Kurtuluş kapısında, kurtuluş bulanlara… Hayat kapısında, hayat bağışı alanlara… Doğu güneşinin kapısında, yeniden yaşayanlardan sayılanlara” seni soruyorum! “Azize’nin gözleri elâ mıydı?” diyorlar! “Nereden anladınız” diye ağlıyorum! Kayıpkentli- 28 Mart 2013 Ankara- Balgat 04:48 |
"Ben senin kardeşindim
Dostundum ve de sevgilin…
Yoldaşındım
öğrencindim ve de özleyen…
Hatalı, günahkâr ve de tövbekâr
Söyle Azize, sen kaçımızı birden terk ettin?"
İşte burası...çok yaşa