İNSAN BU, MECHÛL!..
YARATILIŞI İTİBARİYLE, YERYÜZÜNDE ALLAH’IN; HEM HALİFESİ VE VEKİLİ, HEM YARATILMIŞ CÜMLE MAHLÛKATIN
ŞAHİDİ VE HEM DE, YARATILMIŞ CÜMLE MAHLÛKATIN EMRİNE VERİLDİĞİ; ÜSTELİK BİR DE, “KULLUK” GİBİ BİR LÜTUFLA, LÜTUFLANDIRILAN; İSLÂM iLE ŞEREFLENDİRİLİP, PEYGAMBER VE KİTAPLAR İLE DE, DESTEKLENEN İNSAN KİMDİR? NEDİR? VEYA NE DEĞİLDİR?.. VEYAHUT DA; BİRBİRLERİNİN KANINI DÖKÜP, ŞEYTAN’IN YERİNE BİRBİRLERİNİ AZDIRAN, BİRBİRLERİNE ZULÜM YAPTIKÇA ZEVK DUYAN.. BİRBİRLERİNİN EMEĞİNİ, IRZINI NAMUSUNU ÇALAN İNSAN, NEDİR? VE DE NE, DEĞİLDİR!?... VE DAHİ, İNSANLIK DERECESİ NEREDEDİR?.. AYRICA, “İnsan neden meçhûldur?..” “ İ n s a n b u , m e ç h û l !..” ŞİİR NO: 20 28 EKİM-2008 DAMARINA BASILINCA, ETRAFINA ATEŞLER SAÇARSIN; EN ÇOK KORKTUĞUN ŞEYLERDEN, HER ZAMAN; FELLİK FELLİK KAÇARSIN, BİR DEFA, MERAK EDİP DÜŞÜNDÜN MÜ? NEDEN?.. NİÇİN.. VE NASIL?.. ALLAH’DAN DA KORKARSINDA; DÖNÜP YİNE, ALLAH’A KOŞARSIN.. İKİ DİRHEM, BİR ÇEKİRDEK; HOPLAR, ZIPLARSIN, ÇALAR OYNARSIN! NE KADAR ÇOK; ŞARKICININ, FUTBOLCUNUN, İSMİNİ SAYARSIN. BİR ÇOK, ŞARKININ; GÜFTESİNİ BİLİR, BESTESİNİ SÖYLERSİN, ALLAH’IN; KAÇ, İSMİNİ BİLİR VE KAÇ, SIFATINI SAYARSIN??? GÜNAHLARDAN, HİÇ KORKMAZ; ÇILGINCA BİR REZALETE, DALARSIN; ÖMRÜNÜN SAYILI GÜNLERİ BİTMEZ, SANKİ ÖLMEZ SANIRSIN... NEFSİNİ, ÇOK AZDIRIR; HADDİNİN, SON SINIRINA VARIRSIN; ŞAHSINA LÜTFEDİLEN NİMETLERDEN, BİRAZ UTANMAZ MISIN?.. CENNETLERİ UNUTURDA, CEHENNEMLERE.. YELKEN, AÇARSIN, HALBUKİ; CENNET İÇİN YARATILDIN, CENNETLER İÇİN VARSIN; .. CEHENNEMİ, BIRAKDA; ORADA, CAYIR.. CAYIR, ŞEYTAN YANSIN, ALLAH’A TÖVBE ET... O’NA, SIĞIN.. Kİ; TÖVBEN, SENİ KURTARSIN.. TÖVBE ET, Kİ; BİR UÇDAN.. DİĞER UCA, ARŞ’I AL ÇINLASIN!.. TÖVBENİN YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE, MELEKLER DALGALANSIN... TÖVBE ET, Kİ; ÜMMET’İ MUHAMMEDİN, YÜZÜ GÖZÜ NURLANSIN... TÖVBEN İLE, YARIN RÛZ-İ MÂHŞER’DE; ALLAH, YÜZÜNE BAKSIN... 10-TEMMUZ-2007 SAAT: 02:45 KONAK-İZMİR. **** **** **** Siz de mutlaka duymuşsunuzdur. Madem ki; “Şeytan kötü ve zararlı ve dahi bizim düşmanımızdır.. v.s. o zaman, Allah; bu Şeytan’ı, neden yarattı da, bize musallat etti? Hiç düşünülmez ki; Şeytan olmasaydı, melekler de olmaz ve “ZIT’LARI YAŞAMAZDIK.” Yani yaratılmazdık. Sonuç da da, nefsimizi tekâmül ettirip.. cennetlere yol alamaz ve dolayısıyla de Rabb’imizi; bilemez, tanıyıp.. anlayamazdık. Daha da önemlisi, ZITLAR KANUNU olmasaydı; biz insanlar da, zaten mevcut isim ve sıfatlarımızla sıfatlamazdık. Burada önemli olan; aklıyla Şeytan’a karşı olan kişinin, nefsi ile de, karşı karşıya olduğunu bilmesi ve nefsini terbiye ile tekâmül ettirmesidir. İnsanın nefsinin, derece kazanmasına ve “KUL”luk sıfatını, lâyıkı ile taşımasına.. sen de, bir “EL VERMEĞE VAR MISIN?..” Arada bir an, da olsa; nefsin ile başbaşa kalır mısın? Nefsini terbiye adına, savaşır mısın? ŞEYTANIN PEŞİNDEN GİTMEYİN ŞİİR NO: 22 30-EKİM –2008 Gelin, birlik olalım... Ayrılıkta azap var, Ölmeden; ölmeyeni, ”HAYAT” sitrese sokar. Dünya’yı bir eğlence, oyun yeri sananlar; Oynayıp eğlenenle; sen, arana ör duvar, “UYAN!.. OLMA ÖTEKİ!” Ayrılıkta azap var, “Sürüden ayrılanı, Ahiret’te bekler nar...” Can’ı vermek, çok zordur.. Gelir boğazı sıkar, Sıra, sıra dizili; bak, nice mezarlık var... Çirkinliği, pisliği; “bir süre, örtse de KAR” O karların altından, bir çok “KARDELEN!” açar. Her KARDELEN Dünya’ya; ayrı bir ÜMİT saçar, Umudunu kırma hiç; umutsuza “SİTRES var...” Kâinat çok muhteşem!. İçinde “İLİM” saklar, Her KAYA’nın üstünde, ayrı bir ÇİÇEK açar! Nereden dönsen kâr’dır, akıllıdır.. tövbekâr. “SEVMEK” sırrına erip, sevenden.. sevgi akar, Zalimin, zulmü varsa; sevenin.. Allah’ı var; “SEV”!.. Gücün yettiğince.. “Düşmanlıkta azap var...” Yaratılış sırrında, Şeytan’ın dengesi var, Dengede, galip gelen; gider, KUR’AN’a uyar, Aklıyla AKL’EDEN’ler, bütünÇAĞLARI AŞAR; Yürürsen.”YOL ”çok!.. Fakat, bir “HAYIRLI YOL” da var. Yolların hayırlısı!.. Gider, ALLAH’a çıkar. İsyanda, azap varsa; “itaatta, rahmet var...” 4-RAMAZAN –1427 SAAT: 04:20 KONAK-İZMİR. *** *** *** Neden?.. Saçların beyazlanmış, arkadaş.. şarkısının bir beytinde, isyan kokan bir soru; daha doğrusu; haşa, Rabb’imizden hesap sorarak.. diyor ki; “… Allah’ım; bu Dünya’ya, ben niye geldim?..” Bu mısraya, ben de bir nazîr’e yaptım. İsyanı değil, itaati;”REDDİ DEĞİL, KABULÜ..” bireyliği değil, KUL’luğı.. seçerek; birey edasıyla dikleşerek değil, kul’luk idrakiyle boyun bükürek.. ve de, kulluğumu bir lütuf sayarak... Ya, siz!.. Siz de, bana mı; yoksa, isyan kokan şarkıyı; yazan, besteleyen, okuyan ve onu dinleyip alkış tutan.. günahkâr ve isyankârlara mı katılırsınız?.. Gerçekden de siz, kimden tarafasınız?.. ”S E N, N İ Y E G E L D İ N !?..” ŞİİR NO: 24 31-EKİM-2008 Sarhoş, oturmuş içiyor... Meyhane’de, Bir âlem kurmuş; âlem, âlem içinde!.. Bir soru soruyor... Kendi kendisine; Bu soruyla, dert katıyor... Dertlerine, “Allah’ım!.. Bu Dünya’ya; ben, niye geldim?...” Kimi, “NE GÜNE KALDIK!.” der, sual eder, Dansöz, sahnede; türkü söyler, dans eder... Coşar da, göbek atar.. “ALLAH, ALLAÂÂÂÂH!..” der; Bazan da; isyan eder.. bir şarkı söyler, “Allah’ım!.. Bu Dünya ya; ben, niye geldim?..” Keyfi bozulan; üzüntüden, kederden, Zalim kocadan, durmadan dayak yiyen; Okuma ve yazmadan, her şeyi bilen!.. Sorar.. İşleri ters gidip, zarar eden, “ Allah’ım!.. Bu Dünya’ya; ben, niye geldim?..” Çaresizlerin, dişleri kilitlenir, Çok, acı çeken; gördüğüne, dertlenir... Fakir; hep, zengin olmaya niyetlenir; Kederliler; kendi kendine, söylenir; “Allah’ım!.. Bu Dünya’ya; ben, niye geldim?..” Mümin kardeşim, hiç sordun mu?.. Kendine, Mâlâyaniyle, gelip, geçen.. ömrüne; İhlâs’sızca yaptığın, ibadetlere!.. Düşmedin mi?.. Sen, “şu sorunun peşine;” “Allah’ım!.. Bu Dünya’ya; ben, niye geldim...” 24- ŞUBAT-2008 SAAT: 01:55 Konak-İZMİR. *** *** *** Sürprizsite’nin yeni bir “BÜYÜK sürprizi!..” GÜL: Hz. Muhammed (s.a.v.)in de senbolü olan GÜL’ün, en açık renklisi beyazdan, en koyusu renklisi laciverte doğru koyulaşan, kırmızı ve sarı ana renklerinden.. beyaz renge doğru ise açılan.. çeşitli tonları vardır. Bunları, hemen hemen herkes bilir. Ancak; Siz; hiç gördünüz veya işittiniz mi? Ve yahut da; siz, hiç araştırıp.. sordunuz mu? Hayatınız boyunca, hiç “SİYAH GÜL” gören veya işiten var mı?.. Elbette ki, tek kelime ile “ HAYIR/YOK” diyeceksiniz. (Yalnız, Halfeti’de yetişen ve çok koyu mor veya koyu bordo rengindeki gülleri ve Batı’lıların kimyasal yollarla renklendirdikleri “ÇAKMA SİYAH” gülleri; hakiki anlamında “SİYAH GÜL” saymazsanız. Peki; eğer siyah bir gül yoksa, ben; “durup dururken neden, böyle bir soruyu sordum” dersiniz?.. Böyle bir soru sordum; Çünkü, ben; bir “SİYAH GÜL’ü buldum, gördüm, tanıdım, kokladım!” ve de, O’nun meftûnu oldum.. da, sizi de; bu benzeri olamayan “GÜL”den haberdar etmek istedim. Çünkü; ben, mest oldum, huzur buldum... Siz de; Dünya’da bir benzeri olmayan siyah bir GÜL’ü tanımak ve sizinle tanıştırmak.. koklamak ve onunla olmak ve dahi; benim gibi, siz de O’nun meftûnu olmak, mes’ut ve bahtiyarlığa kavuşmak ister misiniz?.. Gözünüze ve gönlünüze bayram yaptırmak, metafizik âlemden; hem soluk, hem bilgi almak, hem de; farklı bir boyutta; tur üstüne, tur atmak ister misiniz?.. O halde buyrun, beraberce “SİYAH bir GÜL”ü keşfe çıkalım; bu vesile ile de, Dünya ve Ahiret saadeti kovalıyalım! İşte sizlere, ELİMİ, GÖNLÜMÜ ve bir de bir benzeri olmayan “SİYAH BİR GÜL”sunuyorum. Ne dersiniz? Uzattığım elimi, tutup da; siz de, bana; elinizi, verir misiniz?.. Bu SİYAH GÜL’ümü bu ‘MAHZÛN’ gönülü, bu ‘REYHAN’ gülümü ve dahi, bu ‘HAS-GÜL’ümü.. kabul eder misiniz?.. “SİYAH GÜL” konusunda; sizler ne der ve ne düşünürsünüz?... Ayrırca “SİYAH GÜL” şirini yazıp bitirince, bu şiirin; gerek, 26 sayısının İslâm ile olan ilgisinden; gerekse; bir “GAMET”in, bütün hayatını özetlediği için; “tarifi imkânsız, hisler ve duygular yaşadım!” ve bu şiir; bu site içindeki yazmış olduğum şiirlerin ağzı,dili “şiir kitabımın belkemiği, içindeki şiirlerin ağzı, dili.. ve benim ise; Dünya’ya bakışımı şekillendiren..” bir şiir oldu. Dünya’da ilk defa “Kalemimin ucu ile kelimelerden meydana gelen..” ve de “şimdiye kadar, çizilmemiş..” bir fotoğraf çizdim...” (Not:1) Kelimelerden meydana gelmiş fotoğrafları, görebilenler için!..) (Not:2) 26 sayısının; İslâm ile olan ilgisi için, bakınız; bu site içinde (surprizsite.com/ kitaplar böl. KUTSAL SAYILAR ve SIRLARI adlı kitap’ta bulunmaktadır.) S İ Y A H G Ü L !!! . ŞİİR NO: 26 19-06-2008 Gülleri; çok çeşitli, TARLALARIN BİRİNDE, Her biri, bir renk tonu.. binbir çiçek, içinde; Teker, teker.. “katmerli bir gül,” olup.. açmışlar, Bir de; “SİYAH GÜL”” vardı. “TARLANIN SİNESİ’nde!..” ; Daha, “TOMURCUK” iken; ne de çok kederlendi, Izdıraptan, çileden.. her çeşit, renge girdi; Rengini kaybedene, “kendi rengi”nden verdi, Her “TOMURCUK, RENGİ”nde; “VUSLATA ERSİN..” diye!..” Güller; gece uyurken.. O, onları bekledi, Kuraklık olduğunda, gözyaşından su verdi; Tek bir gonca bile, hüzünlensin.. istemedi, Doyarak yaşasınlar.. “sevgiye, muhabbete!..” SİYAH GÜL, solan.. tüm güllerin, yasını tuttu, Diğer güller, neş’eli; yas tutmayı unuttu; SİYAH GÜL; her geçen gün, siyah renge alıştı, Gidişe.. güller de, memnun; “mahzûn, SİYAH GÜL’de!..” Çok sonra, farkedildi; SİYAH GÜL’ün, hikmeti, Meğerse!.. O; yüzyıl da bir açan.. dev “GAMET”ti; Diğer tarlalarda açan; güllere de, yetti, “Hangi renkli gül!” kavuştu?.. “Böyle, bir DEVLET’e!..” Hacı Bektaş Veli’nin, bizlere tanıttığı, Makalât’a yazıp, gönüllere akıttığı; REYHAN GÜLÜ’nün, günümüzdeki karşıtlığı, Büyük lütûf; bu GÜL’ü, yetiştirmiş MİLLET’e! Zaman geçtikçe, şanı; günden, güne.. duyuldu, İftiralar kavurdu, fitnelerden yoruldu.. Sayısız gül içinde, açan; tek “HAS-GÜL” O’ydu, Bir gün olsun, kalkmadı; “halini, şikâyete…” 19-HAZİRAN- 2008 SAAT:23:15 KONAK. Not: “Siyah Gül’ün Yolunda” şiiri, şiir no:71 de dir. *** *** *** Hani hep, “TARİH TEKERRÜR EDER.. DENİR YA!” Bu doğru bir tesbittir ve istatiki bilgiler ile de, bu teori defalarca doğrulanmıştır. İşte yine, “Müslüman Türk’ler ve Türkiye için” tarih bir defa daha “tekerrür etmek ve Osmanlı’yı geri getirmek..” için, son hazırlıklarını yapmaktadır. Böyle muazzam, böyle mutlu ve muhteşem.. bir oluşumda, bir Türk veya bir Türkiye’li ve bir Müslüman olarak, “ya sen; evet sen!..” Sen, “NE İŞLE MEŞGULSÜN,” ve sen “NE İŞLE İŞTİGAL EDİYORSUN”?.. Atalarından devraldığın, asırlarla ölçülen ve çok uzun süren uykundan, ne zaman uyanacaksın?.. Sana sunulan lütfûn, nimetin ve Rahmetin.. farkına ne zaman varıp, ne zaman “ŞAHLANACAKSIN?..” Tarih; yine, seni çok özlemiş.. “SENİ ÖZLEYENLER İLE ne zaman kucaklaşacaksın?.. Ş A H L A N A R T I K ! ! ! ŞİİR NO: 28 1- KASIM-2008 Şahlan.. artık, yetmedi mi?.. Bu uzun.. uyuşukluk!.. Şahlan ki; CED’din sevinsin.. SOY’unda olsun, hoşluk. Sen; sarılmazsan ilme, yolun sonu, çıkar.. cehl’e!.. “Ecdad’ının ilmi”ne koş, ilimle; dolar, boşluk... BU, ÖYLE BİR YARIŞTIR Kİ; DURMA ARTIK, ”GEL.. AT’LA;” iLİM SIFATINA BÜRÜN, GEL!.. İLİMDEN, KANATLA!... Şahlan.. artık, zaman; “MEHDİ zamanı!dır, SÖZ’e gel!..” Şahlan ki; seni, şaha kaldıracak; O, İZ’e gel!.. Gör, yağan RAHMET’i; RABB’ın huzurunda, dize gel... KUR’AN’daki ilim’e koş, Kur’anla dolar boşluk!.. ENGELLER, ÇOK ZOR OLSA DA; SEN, “ZOR ENGELİ ATLA,” UÇUŞAN MELEKLER GİBİ, CEBRAİL’İ KANATLA!.. Şahlan.. artık; zaman, “BÜYÜK MUCİZE’ye gebedir!..” Şahlan ki, sen.. küfür ehli hesaplaşır, bire bir. Allah düşmanları; şimdi, daha çok derbederdir, “SEVGİLİ’ye adanmış, ruh”lar ile dolar.. boşluk ... DOSTU, DÜŞMANDAN AYIRIP; SEN, “KORKAKLARI ATLA;” TARİH, SENİ ÇOK ÖZLEMİŞ; GEL, İMANDAN KANATLA!.. .. 15-ŞUBAT-2007 SAAT:05:15 KONAK-İZMİR. *** *** *** Soru: Size göre, akıl nedir? Nerede, ne zaman, nasıl ve hangi şartlarda; hangi işe yarar veya yaramaz; hangi dertlerinizi çözer, hangi dertlerinizde takatsiz ve dermansız kalır? Akıl, her şeyi kavrar ve her şeyi bilir mi?. Metafizik alem ile aklın irtibatı ne derecedir?.. Akıl; her derdi, kederi, meşekkati çözer mi? Şayet çözmüyor ise, akıl ne işe yayrar? Şayet çözüyor ise; insanlar, neden bu kadar dertli ve kederli... ACABA GERÇEKTEN; AKLIMIZI, TAM TANIYOR VE ONU RANTABL OLARAK KULLANABİLİYOR MUYUZ?.. Yoksa!.. O’nu, Türkiye’nin yer altı servetleri gibi, “boşu-boşuna mı harcıyoruz?..” (pardon harcamıyor = kullanmıyoruz) Kur’an’ı Kerim’in, tam 73 âyetinde; kendine yer bulan, para ile alınıp satılmayan, fakat; küçüçük bir yere sığan.. bir umman!.. AKIL VE AKL’ETMEK NEDİR?.. Hiç düşündünüz mü?.. Aklınızla buluşarak, o’nunla hiç tanıştınız, dertleşip.. sohbet ettiniz mi? Aklınızın, sizi; doğru yola götüreceği konusunda, bir anlaşma yaptınız mı? Bu anlaşmadan emin misiniz? İsterseniz, gelin; beraberce bir akıl turuna çıkalım, biraz akl’edelim.. desem, gelir ve benim ile aşağıdaki şiiri; “AKIL’LA DÜŞÜNEREK” bölüşür müsünüz?.. “A K L E T M E K !!!” Şiir no:31 6-KASIM-2008 Var’ım; akl’ımla, akl’ederek yaşarım, Doğduğum; ilk AN’dan beri, hep mezara koşarım... Duy sözümü, düşün artık; gaflet ile yaşama, Akl’ıyla, AKL’edemeyen; bir akıl’a, şaşarım!.. Ay, Güneş, tüm gezegenler.. her gün, semada yüzer, Görevi, hiç aksatmazlar; emir’e göre, gezer... Kader planındaki; “ilahi takdir”i, yazar; AKL’ım kıyaslar!.. Gönlüm görür.. budur, benim kârım... Sağdan, soldan gelecekler; açılacak defterler!. Defterini soldan alan, kullar boyun bükerler Dünya günlerinde; “biz, neden akl’etmedik?!.” derler, Akıl’dır. Akl’etmek için, yaratılmış tasarım... Ben; bazan, akl’ımın derinliklerinde dolaştım;(1) Bazan da, o derinlerde; kendimle, karşılaştım. En sonunda da; içimdeki ‘BEN’ ile, de tanıştım, Akl’ettikçe; hem ZERRE’yi.. hem KÜRRE’yi, aşarım... 14-07-2007 Saat: 04:30 KONAK-İZMİR. Not: (1) Derinlik ile ilgili bir başka şiiri, şiir no 13’ bulabilirsiniz. *** *** *** Meşhur bir deyiş, bir atasözümüz vardır. Der ki: “KİŞİ; KENDİNİ BİLMEK KADAR, İRFAN OLAMAZ” yani, şahıs; kendini iyi tanırsa, olgunluğa ve kemale ermiş olur. Doğru olmasına, doğru bir sözdür. Ancak; kendimizi, hangi ölçülere göre tanıyıp, hangi kıstaslara göre değerlendireceğiz? Ölçümüz, kıyasımız, nedir, ne olmalıdır? Ben, kendime; önce vahyi, sonra ilmi, daha sonra hadis-i şerifleri veen sonunda da bilimi, ölçü aldım; kendimi ölçtüm, biçtim, tarttım.. sonunda da, aşağıdaki şiiri yazdım. Sizde; bana, katılır ve görüşlerimi kıyaslar mısınız?.. A H!.. B İ R, B İ L S E N... ŞİİR NO: 32 6-KASIM-2008 Sen, bütün Âlem’lerin ÖZ’üsün, Allah’ın, dile gelmiş SÖZÜ’sün... Sonsuz Kâinat senfonisinde; Sen, İlâhi Tevhid’in SESİ’sin. Mahlûkat, verilmiştir EMRİNE, Dünya’daki; ey, kutlu HALİFE!.. Yol olur.. Samanyolu, ARİF’e, Sen, Yüce Soluğun KENDİSİ’sin... Cennet’ten gelen, bütün SES’lerde, Tesbihle, verdiğin; her, NEFES’te; Ruh. Uçmak için, bekler.. KAFES’te, Sen, yaratılmışların GÜLÜ’sün... Sen’de; nefisle beden, İÇ-İÇE, KUL’luk, her şeye.. bedel, bir HECE... NUR’unla, gündüze döner...GECE, Sen, tüm Âlem’lerin GÜNEŞ’İ’sin... Yedi bedenin, iç-içe geçmiş,(*) RABB; kuluna, VEKİL’liği seçmiş; Ruh; Ab-ı Hayat suyundan, içmiş, Sen, tüm Kâinat’ın.. bülbülüsün... Biraz düşünüp, kendine gelsen, Şeytan’ın, tesirini farketsen; Niçin yaratıldın?.. Bir düşünsen!.. Bütün dert’lerinden, kurtulursun... 14-TEMMUZ-2007 SAAT: 04:30 KONAK-İZMİR. (*) insandaki 7 beden açıklaması için, bkz. şiir no: 100 *** *** *** Bu şiirin yorumu kendi içinde olup, tam “ALEMLİK” bir şiirdir. “ALEM NEDİR?” derseniz.. zaten şiirin içinde var. “ALEM ile başlayıp, Alemlerle sürüp.. Âlemeyn’le bitmektedir…” Yani kısaca, şirin her tarafı tam bir alem!.. Sizinde bir aleminiz var mı?.. Şayet yoksa, biraz benim alemime katılır mısınız? A L E M V E B E N!!! ŞİİR NO:33 06-KASIM- 2008 Âlem’lerde, yaşarım, Âlem’lerde, koşarım; Âlem’lerde, uçarım, Ben, kendimi tanırken... Âlem’ler, hücre’lerde, Âlem’ler, küre’lerde; Mikro’da ve makro’da, Ben, kendimi sorarken… Bir çok âlem’de, durdum, Bir çok âlem’e, girdim; Âlem’de, kalem kırdım, Ben, kendimi bulurken... Alem diye, içerler, Âlem’den, vaz geçerler; Âlem’leri, biçerler, Ben, onları görürken... Âlem’leri, oldurdum; Âlem’leri, doldurdum, Ben de; bir âlem, oldum, Âlem’ime, sahipken... Alem tutup, taşıdım, A’lem’den, ders okudum; Âlemûn’da, var oldum... Âlemeyn’den, giderken... 4-TEMMUZ-2004SAAT:04:10 KONAK_İZMİR. Âlem=Kâinat, alem=bayrak, A’lem=en iyi bilen Âlemûn=âlem, Dünya, halk, herşey... Âlemeyn= her iki âlem (CENNET, CEHENNEM) |