...susuyorumtuhaf bir teslimiyet başsız gövde yada ölüm gibi sana susmak gassal elinde meyyit misali susup sen sadece sen olmak soğuyup taş kesilipte eyvallah... sensizliğe uyanacaksam bilki ölürüm seni seviyorum son nefesimi verip öldüğüm anda bile susmuyorum... sen göllerinde yüzüyor sevinçlerim sol yanıdaki bir avuç çukurda gırtlağına kadar içimde ben kadar çoğaldıkca sen ve ben direndikce hayata düşlerimden sökülüp sevinçler otağ kuruyor şölen yeri oluyorda sol yanım... kasaba sus kesilmiş ölüm kol geziyor ebelerin gözü açık çocuklar kör koca çınar gölgesinde bir avuç sus var... göksunun göğsüne çivilenmiş kara bulutlara inat bir tutam yakamozdan arta kalan hiç olmuş sevinç... karanlığa gömülmüş bir ben yağmur sonrası kalın perdeler ardında sevinçleri yüzünden sökülmüş pencerenin pervazına yaslanmış pembe begonyalar gibi solmuş yüz umudu yitirmiş feri sönmüş bir çift göz .... camda kalan belli belirsiz bir iz yağmur lekesi... yığılıp kalıyorum her sokkak başında yokluğun çökünce gözlerimdeki tüllenen çividi mavi umuda adını andıkca çoğalıyorum her köşe başında sen bekleyen bir ben oluyorumda... susuşum sen hep sen susuyorum seni ölümüne seviyorumya... gözlerimi sana son kez sımsıkı yumup isli mum alevi gibi son kez titreyip sönerek susuyorum... Hasan ODABAŞI |
Saygıyla selamlar.