NE OLUR TÜKETMEYİN…
Bir Karşıyaka sabahında bulduk aşkı,
Alaybey’de ağustos, eylülü bekliyordu! Ben de seni... Gel seninle Meriç’ten öteye kaçalım, O da her bahar aşık olup taşar , ben gibi Kıskançlıktan çatlasın tüm denizler, nehirler Gel seninle sema mavisine sığınalım Bak o zaman nasıl aşk yağarmış sokaklara… Erzincanlı bahçıvan, akasyalara şekil verirken, Bir heykeltraş misali... Gölgemize serseri kırlangıçlar karışmıştı, Şahitlerimiz: Çay, çıtır simitler, ve İzmir’di... Ne de güzeldi sımsıkı sarılmaların! Kadın kokusu dolu dokunuşların... Körfez en uzun geceye hazırlanıyordu, Uykusuzluk serin serin sızıyor aşka aç tenimizden Heyecanımız Ege’den daha derin Deniz, güneşi daha geç doğuracaktı bu sabah! Ve... Kulaklarımda hala bahçıvanın sesi: ’Ne olur tüketmeyin aşkı...’ İçindeki şarkıyı dinliyorum, gözlerinde seyduna türküleri Yüreğimin bahçesinde yeşeren yaseminler , begonviller sen kokuyor Pişman değilim ve utanmadım İzmir sokaklarında çırılçıplak dolaşmaktan Sen bilmezsin aşk hiçbir maskeyi sevmez… 2001/ İzmir |
Yalnız simit değil, "gevrek" diyor İzmirli' ler. :)