Niye gittiğini anladım şimdiBütün aşk ve garamını En harim yere götürüp Yıldızlardan seyre daldı yalnızlığımı... ‘Büyük sevdalar büyük ölürler’ demiştin Gittin! Oysa tapınaklarındı gözlerim Ellerim seyrine esir kaçmak istedikçe avuçladığın terli ve utangaç mevsimin... Okyanuslarda yalnız bir gemi İyi yürekli bir kaptan Kökleriyle sarmalayan bir ağaçtın Toprağım... diktiğin şatolarda ‘ ecem’ dediğin Yaban ve asi kızın... Karanlıktan ,gök gürültüsünden ve kendi gölgesinden korkan ürkek ceylandım... Tam ortasında sağanakların; bırakıp gittin! tüm çiçeklerin gün geçtikçe daha susuz gittikçe daha solgun yaşadıkça daha ölüler! Ölüler de intizar ederler mi? Işığımı söndürmek istediler kaç defa Çiçeklerimi koparmak! Söküp attım kendi ellerimle ayrık otlarını... Yeniden çoğalttım kendimi Yeni masallarla... Avundum! surlarıma ümitler serptiler... Kuşatılmış bir akşamım şimdi yalanlar ve oyunlarla... Yenildim! Ayrılık ölümden beter dediler Güldüm geçtim önceleri... beteri de sevilirken daha beteri de fark ettirmeden dahası tam içindeyken... Sinsice öldürülmekmiş! En kolayıymış seninki Niye gittiğini anladım şimdi... |
çocukluğuma kadar üşüdüm yine, aylardan kasım...
gözlerinde dünyanın tüm akşamlarını ya/kasım var.!
yalnızlığıma bir çay ısmarladım yine,
akşam geceyi ben de heceyi büyütüyorum, ki tek heceli alfabemde AŞK SEN'din...
...
kutlarım sayın KALAYCI
iyi ki şiir var
iç sesiniz çok duru